13 Ocak 2013 Pazar

Gelecek Bugün Aslında


İki hafta kadar önce, en yakın arkadaşlarımdan Selin evlenme teklifi aldı sevgilisinden...
Kendisi 22 senedir hayatımın tam ortasında, mantığım olmayı üstlenip, rehber olmuş ve benim için yerinin "çok ayrı" olduğu birisi.
Birisi ile birlikte büyüyüp, hayatının yarısından çoğunu onun ile birlikte geçirdiğinde ve söz konusu o olduğunda; farklı hissedip, farklı düşünüyor insan. Birisi ile hayatının her bir detayını paylaştığında; sadece bahsi geçen haberi değil, ister istemez bütün bir hayatı  geçiriyorsun gözlerinin önünden. Birisi ile ruhen bu kadar yakın olduğunda; kafasının nasıl çalıştığını, kalbinin nasıl attığını biliyor, iç sesini duyabiliyorsun. Nerelerden gelip, nerelerde durduğunu, umduğunu bulamayıp nasıl burkulduğunu, nelere üzülüp nelerden mutlu olduğunu görünce bir hayat boyu birisinin; onun ciğerini biliyor, hissettiğini hissediyor, gözlerini okuyabiliyorsun.

Birisi ile en değerlin olanı, tüm sırları ile hayatını paylaştığında; onun için doğru olanı ve "geleceğini" görebiliyorsun. Aradığını bulduğuna ve mutlu olacağına tüm kalbinle inanıyor, hatta bunu biliyor, kendi başına gelmiş gibi seviniyor bir o kadar heyecanlanıyorsun.

Iki hafta kadar önce, komik sevgilisi Selin'e bir hayat boyu birlikte olmayı teklif etti, ben de bayram ettim. Çünkü biliyorum ki bunca senedir beklediği oydu;  çünkü biliyorum ki o adam bu hayata neşe ve canlılık katıyor, içine bolca sevgi atıyor; çünkü biliyorum ki bu bir hayat boyu sürecek.
Hadi burada beni snob ve kendini beğenmiş bulanlara biraz malzeme vereyim; biliyorum çünkü biz başka türlü kadınlarız. Çünkü biz hayatımız boyunca, birimiz mantığı diğeri duyguları ile hep doğru olanı arayanlardanız. Çünkü biz artık çok genç değiliz ve hayattan ne istediğimizi veya neyi hiç istemediğimizi biliyor, kapasak da bir süreliğine gözlerimizi sonunda onları görmezden gelemiyoruz. Biliyorum çünkü biz ihtiyacımız olanı değil istediğimizi seviyoruz, çünkü bizim dinimiz de imanımız da sevgi, sadece onu ve huzuru istiyoruz.

Bembeyaz kolalı örtülerle kaplı masanın etrafında kadehleri kaldıyor, bu anı kutluyoruz. Sahnedeki zenci bir şarkı söylüyor, duymuyoruz. Mumların yetersiz kaldığı, karanlık masayı, Selin'in boynundan sallanan yüzüğü ile aydınlatıyoruz. Damat kalkıyor bir an, masaya dönüyor, bir şey söylüyor ve arkasına baka baka giderken, yanımdaki Selin'e ; " demek bunca senedir beklediğimiz adam o, merak ettiğimiz geleceğimiz de buymuş diyorum! "... Selin gülüyor, ben düşünüyorum.

Hep geçmişi kurcalayıp, gelecek ile ilgili hayaller kurarken , aslında yaşadığınız bugünün o çok merak ettiğiniz "geleceğiniz" olduğunu hiç düşünmüş müydünüz? Hiç aklınıza geldi mi, bugün yaşadığınız hayatın o çok eski zamanlarda hayalini kurup, merak edip, heyecanla beklediğiniz günler olduğunu? Hiç oturup, geçmiş ile şuanı karşılaştırıp, yaşamakta olduğunuz geleceğinizden memnun musunuz değil misiniz diye kendinize baktınız mı? Acaba gelip sizi ziyaret etse umut dolu 16 yaşınız, geleceğinden umduğunu bulacak mı? Hiç farkettiniz mi geleceğimizdeki günler ne kadar başka hayatlara, bugün kendimizin ve bir başkasının bizim için aldığı kararlara, kötüymüş gibi görünen yaptığımız hatalara bağlı.

Biliyorum herkes yaşantısından memnun, hakettiğine inandığı kadar şanslı, başarılı, zengin veya mutlu değil bu hayatta. Biliyorum umutla başlayan yolculukta bir şeyler hep yarım, eksik kaldı, hep birileri yanlış yaptı, kahpe hayat durup durup çelme taktı. Biliyorum, gördüm çünkü çok zehir gibi zeki çocukların geleceklerinde ortalama hayatlar yaşadıklarını, ferah ve zenginlik içinde başlayan hayatların geride kaldığını, destansı güzelliklerin yerini büyümüş popolara ve yağlanmış göbeklere bıraktığını. Biliyorum bir hatanın, yanlış bir insanın koca bir geleceğe malolup, kendinize ve hayata olan inancınızı kaybettiğinizi. Kader denen kavramı tamamı ile yanlış yorumlayıp, onun bir kurbana ihtiyacı olduğunu sandığınızı.

Ama ne kader zannedilen kadar gaddar, ne de ipleri başkasının elinde, onu unutuyorsunuz!
Bugün ne yaşıyorsanız yaşayın, ne kadar mutlu ve mutsuzsanız kendi tercihiniz olduğunu atlıyor, geçmişte yaşadığınız hayal kırıklıklarınızı, korkularınızı sanki çok matah şeylermiş gibi kendinize saklıyorsunuz. Birçoğunuz benim Polyanna'cılık oynadığımı, hayatın da bana kolay ve renkli olduğunu düşünüyorsunuz ama başımıza gelen olayları kabullenip ayağa kalkmak ile kendimize acıyıp, kurban rolünü seçmek arasındaki farkın ne olduğunu göremiyorsunuz.

Bunları da okuduklarımdan değil bizzat yaşayıp, kıymet verip üzerinde düşündüğüm hayatımdan biliyorum. Hayatın başkalarının tecrübeleri ile yaşanamayacak kadar çetrefilli, bir kenarda bekleyip uzaktan bakılmayacak kadar renkli ve zevkli olduğunu düşünüyorum. Hayatta herkesin ama herkesin başarızlıkları, mutsuzlukları, zayıf ve eksik noktaları var ama çaktırmıyorlarsa etrafa, mutlaka ayağa kalkan savaşçılar onlar diyorum.
Düşünüyorum da beklenenin aksine kolej imtihanında son tercihim Italyan Lisesini kazanmayıp, herkesin beklediği gibi Türkiye'nin en yüksek puanlı okuluna girseydim, belki annemi hayal kırıklığına uğratmayacak ve bir süre süren dırdırlarından kurtulacaktım ama  bugün yaşadığım hayatı yaşamıyor, bugün hayatımdaki insanları tanımıyor, bugün bambaşka bir ülkede ikinci bir hayatı tadamıyor, bugün Idil ve Ülkü'den doğacak bebekleri heyecanla beklemiyor, Selin'in en güzel günlerinden birinde yanında, o çok merak ettiğimiz geleceği yaşadığımızı farkedemiyor olacaktım. Yine eğer universite sınavında bir başarısızlık örneği daha göstermeyip, pek de sallamadıgım İşletme Fakültesi yerine Hukuk Fakültesini kazanmış olsaydım, bugün o 16 yaşımdan beri hayal ettiğim işi yapamıyor olacaktım.
Hayatıma soktuğum tüm yanlış insanları tanımayıp, onlara bir süreliğine de olsa bağlanmasaydım, bugün hayatta neyin ve kimin gerçekten önemli olduğunu anlayamayacak, kendimi bulamayacaktım. Kazıklar yemeseydim iş hayatında, görmeseydim kaypaklıkları, bugün önümdeki tehlikeleri algılayamayacaktım.
Ben her türlü sıkıntı ve mutsuzlukta kalsaydım yerimde geçmişte, hayal etmeyi bıraksaydım oralarda bir yerde, beni ziyarete gelen 16 yaşındaki küçük, heyecan ve umut dolu Deniz'i mutlu edemeyecek, bugünkü hayatımı sevmeyecektim.

Hiç düşündünüz mü, bugün aslında geçmişinizde o çok merakla beklediğiniz geleceğiniz. Ve farkında mısınız bugün aldığınız kararlar, kurduğunuz hayaller, düşünce şekliniz önünüzdeki geleceğinizi yazıyor. Düşünmediyseniz, bir oturup düşünün isterseniz, belki bir şeyler değişir hayatta...

İki hafta kadar önce, çok güzel bir adam, çok ama çok güzel ve nadir bir kalbe evlenme teklifi etti, ben de o çok merakla beklediğimiz geleceği yaşadığımı farkettim. Hoşgeldin hayatımıza tatlı adam, bir ömür boyu beraberiz artık...


Fotograf by DENIZ POYRAZ http://instagram.com/p/ROA5pmyBQy/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder