28 Eylül 2010 Salı

YAVAŞ YAVAŞ

Bırakmayı beceremediğim gibi başlamayı da beceremiyorum. Bir başlasam sonu gelecek biliyorum yada bir bitirebilsem yeniden başlayabileceğim işte ama ne bırakmakta iyiyim sevdiğimi ne de başlamakta...

Aylardır elim gitmiyordu ne yazmaya, ne de blogu açmaya...16 yaşımdaki ben ile karşılaşınca birden kocaman yepyeni bir hayal sahibi oldum. Uslanmaz ve durdurulamaz bir hayalperestim ya, hayalin uğruna önce bir süre buraya yazmaya ara verdim, sonra kafamda yazdıklarıma ara verdim; sonra oturup yazmaya karar verdim ama aralar ayağıma çelme takmaya, tembellik hergün yeni bir bahane bulmama, her yarında bir sonraki yarından umudu bağlamama sebep oldu. Bahanelerim boş ama boldu.
Çok uzun zaman olmuş, çok çok uzun zaman! 

Anlatacak çok şey var ama sanki hiçbirşey olmamış gibi. En sakin geçirilen gününde bile aksiyonu eksik olmasa da bu hayatın, değişen hiçbirşeyin olmaması da en büyük çelişkisi aslında....

Neyse var yazacaklarım var...Bugün sadece zincir kırma içindi bu satırlar; başlangıçlar hep bir yumuşak olmalı, zorlamayı tadında bırakmalı!