29 Eylül 2009 Salı

Bekleyelim ve Görelim

Bazı hikayeler bir oyuna dönüşüyor ve bu bazı oyunlar uzun sürüyor.O kadar uzun sürüyor ki durumlar,psikolojiler ve doğal olarak stratejiler değişiyor.
Evet her oyunda strateji vardır ve şimdi " ne ekersen onu biçersin " zamanı...
Uygulaması kolay,fazla üzerinde kafa patlamaya gerek yok. Bir harekete aynı şekilde ,bir mesaja aynı cümle yapısı ve hatta aynı karakterler ile cevap vermek ; işte bu kadar kolay!

Dengeler şaşmış,tam olarak ne istediğini bilmeme durumu iyice ayyuka çıkmış,dikkati dağıtacak daha eğlenceli mevzu eksikliği mevcutmuş gibi bir tablo var karşımızda...

Ben eğlenecek gibi görünüyorum, bakalım görücez karşı taraflarda aynı zevki alacaklar mı diye...
Zaman herşeyin cevabını verme gücü olan tek gerçek!


real time - 29.09.2009,02:21


28 Eylül 2009 Pazartesi

Natural Born Mommy

Enteresan bir haftasonu oldu :)

Aklıma gelen başıma gelir, replikler aynen kullanıldı...
Yerine ulaştı mı bilinmez ama ulaşacağı kesin.
Bu gece gördüğü ve düşündüğü de kesin. 
Ardı ardına şok etkisi olacak sanırım !


Günün belki de haftanın lafı ise 
" Stupito...dalle foto sembreresti una mamma davvero ! "
Ne istediğini bilmeyen insan ile uğraşmak en zoru galiba....


İstanbul kalabalıklaşmış, İstanbul kışa hazır...
Çok fazla insan var ve her yerden insan fışkırıyor.
Asmalı Mescit barlar sokağı kıvamında,iğne atsan düşmez,yolda 
yürümek mümkün değil..


real time - 28.09.2009,01:22

22 Eylül 2009 Salı

Hint Kumaşı


Eski dostlar, eski fotograflar ve eski (antika) mobilyalar dışında,başına "eski" sıfatını alan şeylerin güncel yaşantımda çok da önemleri yok açıkçası..
O eskilerin bana bir faydası olsa, zaten o zaman adı  "eski" olmaz,hayatımda da  bir anı veya tecrübe olarak geride kalmazlardı...
İşte bu yüzden hem o sıfatı alıp da hem de kendilerini bulunmaz hint kumaşı zannedenlere ama en çok 40 yaşına gelmiş olup da 13 yaşındaki çocuk gibi trip atanlara şaşırıyorum..
Halbuki adapları ile oldukları yerde kalsalar , aklına geldiğinde belki eski bir fotografa bakarken ki gibi yüzünde bir gülümseme ile hatırlayacaksın...Hiç mi kafaları çalışmaz bunların anlamam ki...


L.buddha ,relax , flavio ve flavia ile Tarantino'nun Inglourious Basterds filmine gittik bu akşam, çok çok çok başarılı...İlk defa bu filmde seyrettiğim Christopher  WALTZ 'a ise bayıldımmmm...inanılmazdı...


real time - 22.09.2009,04:47

21 Eylül 2009 Pazartesi

CIRQUE DE SOLEIL


Hamburg,18.09.2009

Bu senenin başıydı, oturup karar verdik Cirque De Soleil seyretmeye ve 
başladık araştırmaya.En sonunda Bilbao turnesi seçildi.
Herkes bir heyecanlandı..
Biletler rezerve edildi, oteller araştırıldı ama sonra neden bilinmez 
gidilemedi.
Ben üzüldüm, yeri geldikçe lafını ettim ,kızdım birilerine ama sonra 
unuttum....

Hamburg'a giderken aklımda bile yoktu, sabahın köründe havaalanına giderken
öğrendim Cirque De Soleil'in orada turnede olduğunu ve o akşam için 
yer olduğunu...
Ve bir kere daha,önemli yada değil, büyük yada küçük, neyi gerçekten
istersen birşekilde sana gönderildiğine inandım...

Hamburg'a gittiğimiz an biletleri aldık akşamına ve gittik.
Hayatımda ağzım açık,kalbim küt küt seyrettiğim tek gösteri idi. 
Kelimenin tam anlamı ile muhteşem.
Muhteşem bir müzik, muhteşem kostümler , muhteşem performans ve 
muhteşem bir Show.
Aklımdan geçen tek cümle ise " bunlar insan değil "...
2 metre ötemdeki akrobatları ve yaptıkları inanılmaz hareketleri 
seyrederken iki şey düşündüm:
Birincisi hayatta bizi frenleyen en önemli motivasyon "KORKU" ki aynı şeyi Into The Wild 
filmini seyrederken de düşünmüştüm.
İkincisi ise insanoğlunun gerçekten isterse ve çok çalışırsa 
yapamayacağı şey yok.

Korkunun çok güçlü ve aşılması zor bir duygu olduğuna inanıyorum; 
hayatta yapamadığımız birçok şeyin arkasında doğuracağı fiziksel veya duygusal 
sonuçlar ile başedemeyeceğimiz korkusu var. 
Halbuki korkulardan ve negatif düşüncelerden arınabilsek herşey ne 
kadar daha rahat, zengin ve guzel olacak...

l.buddha nın hediyesi idi bu bana..Hamburg her anlamda çok güzel bir anı olarak kaldı..

HAMBURG


Bu kadar seyahat etmeyi sevmeme rağmen,havaalanlarını,uçakları sevmem..öyle her yere gideyim derdim de yoktur, bazı ülkeleri,bazı şehirleri hiç merak etmem mesela...Almanya da bunlardan birisiydi açıkçası şimdiye kadar...Bin kere aktarma yapmış olmama ve saatlerce boş boş havaalanlarında beklemiş olmama rağmen, bir kere bile olsun çıkıpta şehiri dolaşmak aklımdan bile geçmemiştir..


Bunun için de ilk defa Munich'e bu senenin şubat ayında gittim..
Kıştı, karlıydı,kısa bir seyahatti ve beklediğim gibi bir şehirdi,yani merak edilecek birşey yoktu..


Oysa bu haftasonu HAMBURG beni çok şaşırttı...Hiç beklemediğim kadar guzel,yeşil,zengin bir şehir...
Bayıldım şehre...Suyun şehrin her tarafından geçtiği,2600 köprülü ,inanılmaz bir şehir..
Çok zengin; yollardan ,evlerden, insanlardan hemen anlıyorsun.
Mini car ların,günde 150.000 kişinin ziyaret ettiği büyük balık halinin, kanallar arasındaki binaların altına yapılmış cafelerin,yemyeşil parkların,ecru taxilerin ve yelkenlilerin şehri...
1.300.000 kişinin yaşadığı şehir çok büyük değil,birgün içinde oryante olabiliyorsun..metro sistemi kolay ve her adım başı yoldan çevirebileceğin taxi bulabiliyorsun ve taxiler pahalı değil...


Cuma-pazar l.buddha ile yapılmış kısa ama keyifli,Cirque De Soleil'li,derin uykulu,tapınaklı,güzel mesajlı ,muhteşem bir HAMBURG tatili...
Bir kere daha anladım ki içinden "su" geçen tüm şehirleri seviyorum...Su şehre ve içindekilere başka bir enerji ve güzellik veriyor..


Uçakta dönerken Ferhan Şensoy'un "Son Ders" adlı bir filmini seyrettim,içinde aşk ile ilgili şöyle bir tanım geçiyordu;
"Aşk,senin için bir kişinin dünyanın geri kalanının öne geçmesidir"...güzel bir tanım,hoşuma gitti çok...


veeeee yanılmamışım beni uyutmayan bu şehir...Hiç uyumadan gittiğim Hamburg'da her gece derin derin uyudum...:)


real time - 21.09.2009,00:43

18 Eylül 2009 Cuma

Istanbul "insommia"sı

Bu uykusuzluk durumu iyice abartmaya başladı...3 hafta oldu..3 haftadır gece bana uyku yok...
Artık bunun Istanbul ile ilgili olduğuna inanmaya başladım, zira ne zaman şehir dışına çıksam erkenden yatıp ,mışıl mışıl uyuyorum...yok yok kesin bu şehirle yada içindekilerle ilgili bir durum olmalı,aksi taktirde bunun bir açıklaması yok..


Yarın sabah l.buddha ile Hamburg yolcusuz ...eğer teorim doğru ise "uyumaya" gidiyorum :)


real time - 18.09.2009, 03:08

15 Eylül 2009 Salı

MILANO


Sabah git,akşam gel...bazıları için çok enteresan,bazıları için anlamsız ,bazıları için ise imkansız; benim içinse bir rutin..zamanın yoksa ve illa yapman gereken şeyler varsa,sabah gidip akşam döneceksin...
işte yine bir günü birlik MILANO seyahati..
çok seneler sevmedim bu şehri,bayıldığım diğer Italyan şehirlerine göre daha ruhsuz,daha sıradan,bir özelliği yok...üstüne üstlük hep kaybolursun,trafikte çıldırırsın ve her yerde istediğin saatte öyle elini kolunu sallaya sallaya gezinemezsin..o zaman da benim gibi sevmezsin...ama ben şimdi seviyorum!
Neden sonra barıştım bu şehirle,yaşar mıyım bilmiyorum ama yine de her gittiğimde bana kollarını açışını seviyorum..sonra içim açılıyor şehrin birçok yerinde ,alışveriş guzel,yemek yemek guzel,sokaklar arasıdan dolaşıp bir yerleri keşfetmek guzel...ve insanlar çok şık...
Dünya küçük, sabahtan yapmam gereken toplantıyı bitirdikten sonra,hemen kendimi şehrin merkezine attım..herzaman gittiğim restaurantta yine herzaman ki gibi sıra beklerken Istanbul'dan çok sevdiğim bir anne-kız ile karşılaştım;devamlı olmadık yerlerde olmadık insanlarla karşılaşmama rağmen yine de hala çok şaşırırım bu duruma..
Sonunda istediğim kitapları aldım, Gommorra-San Francesco d'Assisi'ni hayatı ve Nazım Hikmet şiirleri...
Hava kötüydü ama Milano bugün çok güzeldi bana,istediğim herşeyi yaptıktan ve bulduktan sonra havaalanına doğru şehri terkederken bir kere daha,Milano'da olmasa bile ,bir gün bu ülkede yaşayacağımı düşündüm ve yüzümde o gülümseme belirdi...

real time - 15.09.09, 23:32

Eskiler

dr.u Istanbul'da...öyle olunca da uyku muyku,miskinlik dinlemez bunlar ,illa kalk gel derler,sen de gidersin;ama iyi ki de gidersin çünkü 5 kişi aynı anda daldan dala atlaya zıplaya bir çırpıda tüm havadisler anlatılır,yorumları yapılır ve en önemlisi çok eğlenilir..
Onlar "they always will be" takımının en son eklenen iki halkası,sene 1998...
inanılmaz açık,eğlenceli,akıllı ve başarılılar..yalan yok,lafı döndürüp dolandırma yok..ne ise onu ifade etme şekli...seçtikleri yolda ilerlerken ki başarıları ile gurur duyduğum iki çatlak; ki bence kişinin arkadaşı ile gurur duyması çok samimi ve çok hoş bir duygudur.
bir arkadaşın bir diğerinden duyacağı en güzel sözlerden de biridir ayrıca...

neyse yine gelindi biraraya,nerden çıktı bilinmez laf yine dondu dolastı geconti'ye geldi, e.e.nin eski sevgilisine ,ordan başka eski kişiler ve olaylara geldi de geldi..diyorum yaa eskiler bir ortalıktalar,nedense ???
çapraz ateş içinde birden fazla konu konuşulduğundan bazı konuları bazıları atlasa da,ben üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen; eski sevgilinin hala ne düşündüğü,şimdiki sevgilisinin nasıl bir tip olduğu,daha da önemlisi onunla karşılaşıldığında kendisinin nasıl göründüğünün merakını dinleyince biran kendimi düşünmeye başladım..ve birden geconti'den başka hiç kimse için bunları düşünmediğimi,geçmişimde çok aşık olduğum ve çok uzun süre birlikte olduğum adamların hiçbiri hakkında bile herhangi meraka sahip olmadığımı hatırladım...halbuki bir dönem çok önemliydiler,yaptıkları veya yapmadıkları yüzünden çok üzülmüş,hatta çok ağlamıştım,hatta bir tanesi için tamamen kendi dışıma çıkmıştım ve şimdi nasıl oluyordu da bu adamların ben de küçücük bir izi ve merakı kalmamıştı????
var havada garip bir durum var..şimdi de guzel geçmiş bir akşamın ardından ,kafamda bu eskileri nereye gömdüğümün sorgulaması var...ve tek merakım geconti'nin ne zaman bu kervana katılacağı...

dr.u 'yu çok beğendim..saçlar koyultulmuş,zayıflamış ve çok güzel olmuş..
sarı saçı sevmiyorum ve doğal olmadığı sürece artık kimsenin saçını sarıya boyamaması gerektiğini düşünüyorum...


real time - 15.09.2009 , 02.40

14 Eylül 2009 Pazartesi

uyku...bir garip durum

Bir uyku halidir gidiyor..Gece yatmamak,sabah da kalkmamak..uyumak,uyumak,o yastıktan kafayı hiç kaldırmadan,yemeden ,içmeden uyumak...

Eskiler ortalıktalar devamlı!
eskiler her yerde ;eskiler internette,alışveriş merkezlerinde,sahilde,rüyalarda..tas tamam ,eksiksiz...ama yenisi yok..uyuyunca böyle oluyor herhalde..bir garip durum...

Robert Kolejin ilk günü,çok heyecanlı birgün..Yorucu ve uzun bir maratonun sonu ama daha uzun ve yorucu olanında başlangıcı aslında..off of hiç bitmiyor nedense?

Meltem Cumbul evinin manzarası için 70 yıllık kayın ağaçlarını kestirmiş, doğru mudur bilemem ama doğru ise "yuhhhhh" diyorum kendisine...en çok orman yangınlarına üzülüyorum,her yazın olmazsa olmazı binlerce orman yangını haberlerinde içim çok acıyor,elden birşey gelmiyor.

Uyku bırakmıyor ,eskiler niye etrafta dolanıyor acaba , gerçekten garip bir durum ......


real time - 14.09.2009 ,18:56

13 Eylül 2009 Pazar

hamam


Hamama galiba ilk defa 11-12 yaşlarımda Bursa'da gittim, oradan da hafızamda kalan acayip sıcak ve iki de bir nefes almak için dışarı fırladığım inanılmaz buharlı bir ortamdı..Su ile oynamayı çok sevdiğim halde,hamamı çok sevmemiş olacağım ki yıllarca bir daha hiç gitmedim, ta ki amoour'un Türk hamamına gitmek istemesine kadar. Biraz ortamdan çekindiğimden biraz da madem gidiyoruz,eğlenceli olsun diye topladım 7 kızı ve Galatasaray hamamına gittik..İyi ki de gitmişiz, zira o günden sonra hamam galiba bir daha çıkmamak üzere hayatıma girdi.


Çevremdeki çoğu arkadaşım tıpkı benim gibi ne kadar mutheşem birşeyi kaçırdıklarını bilmediğinden, bir kısmı da bence alaturca bulduklarından hala bu fikre pek sıcak bakmıyorlar..Bense her ay olmasa bile ara ara, tarihi olanlarına değil ( ki Galatasaray hamamı gittiğim tüm otel hamamlarından çok daha güzeldi ) belki  ama gym veya otel hamamlarına rutin olarak giderim..
Bugün de yine hamam günü idi.. Otele gittiğimde kesecinin Bali'li bir kızcağız olduğunu söylediklerinde , önce içimden "yuhh yani" diye geçirdim,arkasından değiştirmelerini istedim ve diğerlerinin müsait olmadığını öğrenince biraz mutsuz oldum ama içeri girince yeniden mutlu olmam çok kısa sürdü, zira bizim Bali'li kız super çıktı.Sonrasında öğrendiğime göre de meğersem bu kese kültürü sadece bize ait birşey değilmiş,onlarda da varmış;tek fark bizim kese % 100 pamuklu kumaştan ,onların ki ise başka bir kumaştan yapılıyormuş..Bunu da duyunca daha da bir sevindim ve kendimi rutin rahatlamaya bıraktım..
Buhar odasında ki vücudun yumuşama seansından sonra kese yapıldı, arkasından gül kokulu bol sabun ile masaj ve tam beden sıcaktan ve masajdan kendini bırakmışken ,tependen tırnağa buz masajı ile şok etkisi ile kendine getirildi.


Her bu ritueli yaşadığımda, acaba yanlış bir yüzyılda mı dünyaya geldim diye düşünürüm..çünkü hamam benim sefa pezevengi ruhuma öylesine hitap eden birşey ki, her seferinde şöyle bir sarayda veya şatoda yaşamış olsaydım ne kadar mutlu olabileceğimi hayal etmekten kendimi alamam...

45-50 dakikalık temizlenme seansından sonra ,kendimi dinleme odasına attım...neredeyse 3 saat boyunca üzerimde bornozum,tertemiz olmuş ama daha önemlisi rahatlamış bir bedenle,sıcak taş yatak üzerinde ara ara uyudum, ara ara gazete okudum...

Toplam 5 saatimi telefonsuz ve daha da enterasanı hiç birşey düşünmeden geçirdikten sonra istikamet Tahta Saray...l.budha- relax -flavia-flavio-laser...super bir yemek,GS-BJK maçı (3-0),sohbet,tatil programları vs vs vs . Sonuç : muhteşem geçirilmiş bir cumatesi günü...

Maçtan dolayı cipcip geldi aklıma, kim bilir nasıl üzülmüştür diye...


real time - 13.09.2009 , 02:30

11 Eylül 2009 Cuma

11:11 " hayır,ben seni asla silmedim"....

Dün gece saat 22:22 ve uzun zamandan sonra ilk defa " geconti beni düşünüyor " diye geçiyorum aklımdan, sonra acaba hiç merak etmiştir,arayıp bir şekilde herşey yolunda mı diye soracak mı diye merak etmekten ve beklentiye girmekten  alıkoyamıyorum kendimi...sonrasında,güya uykuya dalmamı sağlaması gerekirken tamamen uykumu kaçıran binbir senaryo kuruyorum kafamdan...saat 04.00 ve hala uyuyamıyorum...
Sabah uyandığımda ise ,uykusuzluğun yorgunluğu ve ofiste bekleyen müşterilere geç kalmış olmanın verdiği telaş ile, gece düşünülen hiçbir şey aklımda yok...O yok,beklenti yok,merak yok...


Bu sabah saat 11.11 ve skype'de kırmızı bir ışık beliyor ve listemde artık olmamasına rağmen karşıma o çıkıyor;
- Benim ile konuşmanın hoşuna gitmediğini biliyorum ama dün gece haberlerde olanları gördüm ve çok telaşlandım..NASILSIN ? HERŞEY YOLUNDA MI?
İstem dışı yüzümde bir gülümseme beliriyor,garip bir şekilde içim rahatlıyor, hemen sonra onun ile ilgili herşey de olduğu gibi birden heyecanlanıyorum, nasıl bir cevap vermeliyim derken zaman geçiyor ve  ;
- Malesef çok korkunç şeyler oldu ama şehrin sadece belirli yerlerini etkiledi..benim olduğum yerde hiçbir şey yok..Telaşlanacak birşey yok,ben iyiyim ama yine de düşündüğün için çok çok teşekkürler...
- Buarada sanırım yine tam olarak ne demek istediğimi anlatamamışım,ben hiçbir zaman senin ile konuşmak istemediğimi söylemedim :)
- Sen beni skype listenden mi sildin ???
Hiç beklemeden , kısacık bir cevap veriyor ;
- Hayır,ben seni asla silmedim !!!


Çok manidar ,çok romatik bir cevap...
Beyinlerinin düşünme,kalplerinin atış hızları bile birbirinden farklı iki insandık biz..Öylesine farklıydık ki biri çok insan olsun,renk olsun derken diğeri az olsun,benim olsun,kimse özelime dokunmasın diyordu..Birisi cesur ve herşeyi göze alırken, diğeri bunun geçici bir heves olabileceği kuşkusunu hiç bırakmıyordu...Birisi hep eleştiriyordu,diğeri hep kendini ifade etmeye ve karşısındakini inandırmaya çalışıyordu...Hayaller farklıydı,yaşamlar farklıydı,sınırlar farklıydı,kendilerini ifade etme şekilleri farklıydı;çok çok çok şey farklıydı...


Ve bu sabah "hayır,ben seni asla silmedim" dediğinde,istediğim gibi bir sonu yaşayamamış olsam da,bunca farklılığımıza ve tüm karşı koymalarına rağmen ,hayatında  "gelip geçenlerden " değil de "iz bırakanlardan" olduğumu hissettirdi...


Geconti dediğimde; o karnıma ağrılar sokacak, nefesimi kesecek  ve bir sözü ile asla başka bir yerde yaşamam dediğim bu şehirden  bile hiç tereddütsüz gidecek kadar, o çok aşık olduğum gururlu,çok yönlü,tutkulu, çekici adam geliyor aklıma...Ve sadece bu yüzden iz bırakanlardan olduğumu düşünmek,kendimi iyi hissettirdi,günümü kurtardı .......


Yine de amoour'a söz verdim; geriye dönüş yok !

9 Eylül 2009 Çarşamba

SEL...ve Affetmek

Günlerdir uyarısı gelen SEL bu sabah Istanbul'u vurdu...
Insanlar uyandı,kafalarında kim bilir ne düşünceler ile işlerine doğru yola çıktılar ,kimileri işyerlerinin artık olmadığını gördü,kimileri ise daha feci bir şekilde bir daha hiç geri dönmediler...
Her ne kadar bu insanlar,yine kendisi gibi olanların hatalarından dolayı hayatlarını kaybetmiş olsalar da,yine bu afet bana doğanın deli kuvvetine karşı ne kadar güçsüz olduğumuzu bir kere daha hatırlattı...
Devamlı planlar, ileriye yönelik hayaller,gereksiz kavgalar yaparken aslında bir dakika sonra ne olacağımızın bir garantisi olmadığını ve kendi küçüçük hayatlarımızda aldığımız bir takım kararlar dışında gidişat ile ilgili hiçbir gücümüz olmadığını düşündürdü..ve bu çok klasiktir, her doğal afet ve ani bir ölüm ve kaza haberinden sonra ilk akıllara gelen düşüncelerdir...
Insanlar işlerine gitmek için yola çıktılar ve geri dönmediler,bundan ötesi yok işte...Onun için ben bugün "affediyorum"...
Bütün olanların benim dışımda geliştiğini,olayların gidişatının kontrol edilemediğini ve hiç istenmeden canımın acıtıldığını ve bundan dolayı çok fazla üzünüldüğünü  kabul ediyorum ve affediyorum... Veeeee l.buddha ile d.p.s e kocamannnn öpücük yolluyorum..
İnsanın geceden sabaha fikri değişir mi ? Bir gece öncesi öyle olmalı,böyle olmalı diye şartlar koyarken ,ertesi gün mevcut durumda hiçbir değişiklik olmamışken,birden bire " ben affettim " diyebilir mi ?
Evet der ve işte diyorum...Dün benim ve ailem için , bugun ise ve suhu için hayatlarının en güzel günlerinden biriyken, aynı gün başka bir yerlerde,başka aileler için hayatlarının en kötü günü..birileri sabah evinden çıktı ve bir daha geri dönmedi,işte bunun için hayatta herşey olabilir ve daha 24 saat geçmeden fikrini değiştibilirsin...
Doğanın deli gücünün önüne geçemezsin ama kızgınlık bir delilik hali olduğuna göre,kendi deliliğin önüne geçebilirsin...
"SEL" bir doğal afet..."AFFETMEK" ise erdem...

Bugün küçücük bir adam daha geldi dünyaya,babasının aynısı...gün boyu tatsız olaylardan dolayı görmeye gidemesem de kendisini,fotograflarını gördüm,çok güzelll...Ruhu,aklı ve şansı guzel olsun küçük adamın....


...the first HEART BEATS ...



Oldum olası hayallare inandım,annemden öğrendim galiba...Hayatı boyunca hayal etmeyi asla bırakmayan ve hayalleri gerçekleşmiş şanslı bir kadın oldu...
Oldum olası mucizelere de inandım, mitolojide ve her dinin içinde anlatılan o olağanüstü hikayeleri hep çok meraklı dinledim...
Bugün ise hem bir hayal hem de bir mucize gerçekleşti...Çok uzun zamandır hayal edilen , çok uzun zamandır olması için çaba sarfedilen ve doğru zaman olmadığını düşündüğünden olsa gerek, bir türlü gelmeyen bebek, artık beklenmediği bir zamnda geleceğini haber verdi :) Hem de öylesine inanılmaz bir olayın üstüne ve zamanda geldi ki,gerçekten ne yaparsak yapalım herşey için doğru bir zaman olduğunu ve bunu değiştiremeyeceğimizi bize bir kere daha göstermek ister gibiydi...
Varlığından annesi d.p.s ve tüm aile bundan tam iki hafta önce haberdar olduk;hayatımızda en mutlu olduğumuz günlerden biri olarak da aile tarihe kaydedildi tabii.Sebep ilk bebek olması değildi,sebep d.p.s in  "hayatında ki en büyük hayali"olması idi.
Veee bugün 2 haftalık sabırsız,biraz da tedirgin bekleyişten sonra annesi bebeğin "ilk kalp atışlarını" duydu..henüz 1 cm olan bebeğin ilk kalp atışları ki bana göre dünyada ki gerçek olduğunu bildiğim tek MUCİZE...
Sabahtan beri  iki parmağımla 1 cm i göstermeye çalışıp, o kadar küçük bir şeyin nasıl bir kalp atışı olabileceğini düşünüyorum...bir kadının,bir insana hayat verdiğini ve bunun nasıl bir mucize olduğunu düşünüyorumm..Şimdi önümüzde ki 7 ay nasıl geçireceğiz onu bilmiyorum ama yeni geleni de diğer 3 muhteşem yaratık kadar çok seveceğimizi ve hayat boyu yanında olacağımızı biliyorum..


Gelgelelim mutlu haber çabuk yayıldı, crown aradı..Durağan,neler oldu neler bitti, neler yapıldı,üstünden geçildi...herşey normalmiş havası verildi,araya "senin canın mı sıkkın ?"sorusu sıkıştırıldı bu durağan konuşmanın sebebinin O olması ümit edilerek ve yarın tekrar konuşmayı garantileyerek telefon kapatıldı...yani aynı tas aynı hamam oldu :)
halbuki şöyle içimizdekiler ve eteklerimizde ne var ne yok hepsini dökmeden,yüklerimizden ve aklımızdakilerden kurtulmadığımız sürece hiçbir şey normal olmayacak...ama sanırım o yine birşey yapamayacak..
yine beni l.budha dinledi,yine çok mantıklı şeyler söyledi,tıpkı lise yıllarımızda olduğu gibi ve çok gariptir ki birden aklıma yine crown ile lisede de benzer sebepten dolayı sıkıntılı zamanlar geçirdiğimizi hatırladım..yani aradan nerdeyse 20 yıl geçmişti ve birden hepimiz neredeyse yeniden aynı şeyleri yaşar durumuna gelmiştik...Hemen o zaman ne yaptığımı düşündüm,oradan bir medet umarcasına ama o zaman ki kız çocuğuna uygun ama şimdi kopya çekemeyeceğim bir şekilde davrandığım aklıma gelmesi 10 saniye sürü;yani geçmişten gelen flashda yardımcı olamadı ...bulucağım,bir şekilde içimi yumuşatacak ve herşeyin eskisi gibi olmasını sağlayacak bir yöntem bulacağım


Bugün çok yağmurlu Istanbul...Yağmuru sevmiyorum,ama yağmurlu günlerde denizin o yeşileç çalan rengine bayılıyorummm..

8 Eylül 2009 Salı

gece yarısı bir telefon çaldı...

Gece yarısı bir telefon çaldı,garip bir şekilde "işte şimdi başlıyoruz"dedim...çözüm peşinde koşan ben miyim yoksa yok mu öyle birşey acaba,bu aklımdan geçen ilk cümle ile tam emin olamadım...
tabii ki O değildi,şaşırmadım;arayan bir italyan cep numarası,yetişemedim, bir an acaba geconti olabilir mi diye düşündüysem de merak etmedim


Sakin geçen bir pazartesi gunu..ofis,günlük telefon trafiği,anlık krizler ve çözümler,t-la-bar ile görüşme,NY seyahatinin son detayları ve Albi...
Albi ,getirmeyi hiç atlamadığı prosecco ve yeni cd ile Istanbul'da..
o donuk,mesafeli,kapalı görüntüsü altında sıcacık ve samimi bir adam;istemediği sürece sınırlarına asla sokmayan ama hala bazen anlattığı o çok özel konular karşısında beni hayrete düşüren,hep tek başına seyahat etmek isteyen garip adam...ve herşeyden ötesi,çok genç yaşında kaybettiği annesini hep çok özleyen,küçük dev adam...bütün o garip mizah anlayışına rağmen,bana en çok dokunan tarafı da bu galiba.
çok zorlu başladı onun ile dostluğumuz;Albi beni snob ve şımarık buldu,bense onun bu beni görmezden gelme halini,keşfedilmesi gereken bir durum olarak algıladım ve çok uğraştım,bugünü de düşündüğüm de ise iyi ki uğraşmışım diyorum...



Yarın çok önemli birgün ;günlerdir bayağa fazla kişi yarın ki doktor randevusu için dua ediyor...Umarım yarın çok hayal edilen bebeğin "ilk kalp atışları" nı duyacak annesi...



6 Eylül 2009 Pazar

...yazasım var...

Birşeyler oldu , herşey gayet eğlenceli,hareketli ve hızlı hızlı geçerken,birşeyler oldu ve hiçbirşey eski tadı vermez olmaya başladı...
Bir kendine dönme,mevcut tekdüzelikten uzaklaşma isteği geldi..bu çok da garip bir durum değildi aslında, rutinden hep nefret etmiş olan ve hep aynı kişiler ile aynı şeyleri yapmaktan adeta arkasına bakmadan kaçan birisi olarak önceleri normal karşıladım..ama adeta bir inziva kıvamındaki Bodrum günlerinde farkettim ki,bir yazasım var..ortaokul-lise ve üniversite yıllarımın alışkanlığı biranda kendini yeniden ve zorla hayatıma sokmak istedi..biraz direndim, biraz üşendim ama ao-star'dan da aldiğim feyz ile başlamaya karar verdim ,nereye kadar sürerse,neler çıkacak görelim bakalım düşüncesi ve merakı ile...




Geç hatta çok geç kalkılmış bir pazar...gazete - facebook - blogs ... bir pazar klasiği Sabahattin.. pazarları akşam üzerini biraz geçe Sabahattin'e gitmek bir klasik,sadece müdaimi yeni ; anotherstar... çok şahsına münhasır,eğlenceli,herseyden rahat rahat konuşulabilecek çok ama çok eski arkadaşım ...benim için hazırladığı müthiş cd günün hediyesi..çok da guzel bir hediye ki bunları yazarken hala onu dinliyorum...


Istanbul'da yaz bitmiş ;havaların soğumasından çok şehrin kalabalıklaşmasından bahsediyorum..Ramazan olmasına rağmen, restaurant birkaç masa turist dışında kendi müşterileri ile tıklım tıklım...keyifli bir yemek,rakı-meze,tabii ki dedikodu ve daha çok dedikodu...sonrası pazar gecesi olmasına rağmen deli gibi bir trafik,hep aynı müthiş cd,muhteşem boğaz yolu ve kafada dolaşan bir sürü ayrı düşünce..en çok da crown...ne yapacağım, daha doğrusu ne yapmam gerektiği, gerçekte tam olarak ne yapmak istediğim; son zamanlar da en çok buna kafa yorarken hala bir cevap bulamıyor olmak ,canımı sıkıyor..biran evvel çözümlemek ve yola devam etmek istiyorum ama olmuyor...konuyu kişiselleştirmeden algılamaya başladan da olmayacak çok iyi biliyorum ama o da olmuyor...



Tek bildiğim,tesadüf diye birşey yoktur! Herşey belirgin bir amaca hizmet için,ona uygun zamanlarda yaşanıyor, olay bu amacın ne olduğunun farkına varmakta..ben hala varamadım :) 
galiba biraz cipcip i özlüyorum,sanki o olsaydı,bana başka bir bakış açısı verirdi diye hissetim şuan...ne yapıyor acaba ????