3 Mart 2013 Pazar

Kimsenin Gücü Yetmez


Düşünüyorum da hüzünle beslenen, kurban olmayı bellemiş ya da depresyona yatkın insanlar için biçilmiş bir kaftan hayat, zira her daim bir yerlerde bir şeyler hep ters gidiyor, onlara da oturdukları yerde, duruşları ile ilgili haklı sebepler veriyor.
Hayat, hiçbir zaman, her şeyi bir arada vermiyor, mutlaka bir yerde elektriği kesiyor.
Çekim yasasına inanlardansanız, evet sizi dinliyor, isteğinizi de istediğiniz gibi önünüze koyuyor ama diğer bir yandan cepte saydığınızı hoop çaktırmadan mutlaka ellerinizden alıyor.
Her kapanan kapı sonrası yenilerini açtığı çok doğru ama bazen o kadar hızlı açılıp kapanıyor ki o kapılar, pencereler, cereyan yapıyor, üşütüp elden ayaktan düşürüyor.
Sanki hayat "aile/aşk - iş/para - sağlık - arkadaş/sosyal yaşantı" olarak pembe bir pasta gibi dört eşit parçaya bölünmüş de her dilimde farklı tatlar bırakıyor ağızlarda. Birilerinde nazar değmesinden korkacak kadar iyi giderken işler, mutlaka bir payda kafayı takacak, can sıkacak bir şeyler veriyor. Insanın canı da acıyan yerinde attığından, aklı o acı tarafa kayıyor, onunla yatıyor onunla kalkıyor.
Hayatta hiçbir şey sonsuza dek aynı şekilde devam etmiyor, hep değişiyor. Kesinlikle hayat herşeye aynı zamanda sahip olmamıza, pastanın dört diliminin de baldan tatlı olmasına izin vermiyor ve insanların bir kısmı da sırf bu yüzden kendisine acımasız, adaletsiz hatta kalleş diyor.

Oysa benim gibi ruhunun bir tarafı her daim husursuz olup, hiç bitmeyen bir arayış icinde olanlar için hep tetikte durması gerektiğini hatırlatmak içindir bu engeller. Benim gibi, dünyaya laf olsun diye gelmediğine ve çok büyük bir güç tarafından izlenildiğine inananlar için hep bir sınav, ağzından çıkardığın koca koca lafları nasıl geri yutacağının hesabını yapmaktır. Benim gibi daha küçücük bir kız çocuğuyken ve belki de tam anlamını bile bilmezken " beni erdemli bir insan yap" diye dua edenler için bir türlü kurtulamadığı fanilikten, çıkış yolu aramaktır. Benim gibi "dün yok, yarın var" deyip, ileri ama hep ileri bakanlar için atılması gereken yeni bir adım, aşılması gereken yeni bir duvardır sadece. Kısacası ne bir kalleşlik vardır ortada, ne de bir haksızlık. Kısacası ne ilk, ne de yenidir bu; eski köyün eski adedidir. Oturup ağlamak, mızmızlanıp bakınmak yaramaz bir işe; ya altından kalkıp bir adım daha ileriye atacak, ya da ezilip altında geriye basacaksın. Kısacı kurallar basit, denklemler aynıdır hayata dair.

Ama bazen yine de yetmez bildiklerin. Yeterli gelmez elindekilerin. Uçup gitti zannedersin aklındakiler,  hareket etmezsin. Sanki elini kolunu bağlamışlar, sanki gücünü sıfırlamışlar, sanki yollarını tıkamışlar gibi hissedersin. Bilirsin, görürsün, hissedersin değişiyordur taşların yeri de ne durdurabilirsin gidişatı ne de durdurmak gelir içinden. Bazen yorgun, isteksiz en çok da tahamülsüz hissedip öylece zamanın akmasını istersin. Bazen sakin durmak ile hiçbir şey yapmamak arasında farka kapatır gözlerini, kendini sakin durduğuna inandırırsın. Bahaneler kapıda kuyruk olur, aralarından en uygununu seçersin. Alıp verdiği hayat ya da başkaları ile olmadığından benim gibilerin, kendinden  utanır, çarçabuk sonunun gelmesini dilersin. Her ne olacaksa sonunda bir hayır olacağını bilir, ama kaderciliği oturup beklemekten geçmediğinden, yeterince çabaladım mı diye kendini dinlersin. Yaptım elimden geleni der ama yeterince yapmadığını bilir, kendin kendini yersin. Benim gibi savaşçı ruhlar bile yorulur, hareket etmez istemez bazen. Oturup tadını çıkarmak, sadece keyfini sürmek ister hayatın. Bazen daha da ağır gelir alışkın olduğu yükler, hepsini koyup bir köşeye bırakıp gitmek ister. Bazen benim gibi savaşçı ruhlar bile yorulur, kuralları yıkmak, denklemi bozmak ister. Problemi yok saymak, "ne olacaksa olsun bana ne ya" demek ister. Benim gibi hep ileriye meraklı faniler bile "acaba bir kere de altında kalsam ne  olur?" diye merak eder. Ancak bunun sade merakı bile korkutur kendini, yine kendine döner. Aradığımız tüm cevapların içimizde olduğuna inanır benim gibiler. Kimseyi dinlemez, bir tek içine döner. Sahip oldukları çoğaldıkça ve onları kaybetmekten korkmaya başladığını anladığında da ayılır benim gibiler. Korkunun ne kötü bir motivasyon, ne sinsi bir oyunbozan, ne büyük bir baş belası olduğunu unutmuştur belli ki yavaşlatmasına izin vermiştir kendisini. Kaybedileceklerini kendisinin aldığını unutmuştur belli ki eli kolu bağlı zanneder. Ama ateşleyici fitilleri korkudur benim gibilerin, fişeklenmiş gibi yeniden harekete geçer. Yorgunluk da, bıkkınlık da, unutkanlık da bir kenarda kalır; kuralları basit, denklemi aynı, bildiği oyuna döner. Ve her dönüşün bir öncekinden daha heyecanlı, daha şaşalı, daha ihtişamlı olduğunu farkeder.

Hayatta hiçbir şey devamlı değildir.
Hayat, şartlar, kişiler, istekler, ihtiyaçlar hiç durmaksızın değişir de onlarla başa çıkma şekliniz değişmez.
Kimse sahip olduklarınızı elinizden alamaz sizden.
Kimse ne kafanızdaki hayal gücünüzü, ne içinizdeki inancınızı, ne ruhunuzun derinliklerinde sakladığınız benliğinizi ne de sahip olduğunuz yetenekleri çalamaz sizden.
Bir siz onlara yol verirseniz kayıp gider ellerinizden.
Bir siz vazgeçerseniz kendinizden, sahip olduğunuz güç eriyip, buhar olup uçar gider gözlerinizden önünden.
Kesinlikle hayat her daim zorluklar çıkarır mutlaka bir yerlerden, ama "ben oldum" demedikçe, korkmadıkça, durmadıkça o zorluklar da geçer gider.
Yenileri olur, olacak ve elbet zaman zaman yorulunacak ama önemli olan, her türlü rengi barındıran bu dünyada kaç yaşında olursanız olun dimdik ayakta durmaktır, unutmayın...


FOTOGRAF : Never ending story "Waiting" http://instagram.com/p/WXEUwByBaF/ BY DENIZ POYRAZ




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder