8 Ekim 2010 Cuma

AUDREY


İşler canımı sıkıyor...
13 senedir, başlangıçta olduğu kadar sanki ondan daha önemli birşey yokmuş gibi  heyecan ve tutku ile olmasa da hala severek, çocuk yaşta tam olarak ne olduğundan habersiz hayalini kurduğum işi yapıyorum ve şimdi kendisi canımı sıkıyor!

Her daim beni tetikte tutup kendisini boşlamama hiç izin vermiyor olmasına, beni istemediğim zamanlarda bile sıcak yatağımdan çıkarıp, gereksiz kalabalıkları memnun etmeye zorlamasına  birşey demiyorum; zira karşılığında aldıklarım, verdiklerim karşısında lafı edilecek şeyler değil tabii ama işte o ilk günden bu yana hiç uzun soluklu rahat vermemesine, "tamam şimdi oldu, artık önümüzdeki 10 sene rahatız" dedirtmeyip hep ip üzerinde yürütmesine biraz canım sıkılıyor.

Sen işini adabı ile yaparken senden uzak, seninle alakasızmış gibi görünen bir yerlerde depremler, seller oluyor, para pariteleri değişiyor, birileri duydukları ile heyecana kapılıp yeni maceralara atılıyor  ve sonunda hepsinin ucu sana dokunup, seni "bugün ok de yarın ne olacak diye kara kara düşündürmeye", yaptığım iş gibi bugünden bir sene sonraki durumu öngörmeye, gelecek o zaman için bugünden önlemler almaya zorluyor, buna da benim canım sıkılıyor.

Çocukluğumdan beri çok hayal perestim ve hep geleceği hayal ediyorum ya ben, birileri bana devamlı anı yaşamayı öğretmeye çalışıyor ama düşünüyorum da yaptığım iş de bugün ile alakalı değil ki benim; ben herşeyi bir sene sonrası için hazırlıyor, bir sene sonra insanlar onları kullansınlar diye bugün harıl harıl çalışıyorum. Şayet bugünüm benim geçen senem ve yarınım bir sene sonrası ise ben nasıl öğrenirim anı yaşamayı diye düşünüyorum ama cevap öyle kolay gelmiyor.

Velhasıl çok severek yaptığım, beni harika insanlarla harika ilişkiler içine sokup, bambaşka bir yerde bana ikinci bir hayat sağlayan işim bu günlerde canımı sıkıyor ve bana bugünlerde sadece "Audrey" iyi geliyor. Sık sık onu düşünüp, onu ziyaret etmek içimi rahatlatıyor.

Adını ilk defa 23 Temmuz'da e.e ile başbaşa yaptığımız Les Ottaman'daki yemekte duydum, onu ziyaret etmem ise hemen arkasından oldu.


Audrey 51 yaşında; Istanbul'un tepelerinden birinin üzerindeki evinin kapısını bana ilk açtığı görüntüsü ise maksimum 40-45 yaşlarında. Bakımlı, güler yüzlü, incecik bir kadın. Üzerindeki lacivert capri pantalonu, incecik bir kumaştan lacivert kayık yaka t-shirtü ve ayaklarındaki lacivert babetleri ile hem rahat hem de nerden geliyor bu şıklık diye bir daha baktıran türden şık.Yaşından beklenmeyecek kadar uzun ve açık bıraktığı saçları, yakasına iliştirdiği broşu dikkatimi çeken ilk şey, "onun da siyahı hala lacivert" ise hakkındaki ilk düşüncem oluyor.
O kadar sıcak karşılıyor ve o kadar içten sarılıyor ki bana, tavandan yere boğaza açılan devasa pencereler sayesinde aydınlık ama bir o kadar da büyük salonda kendimi evimde hissediyorum; ama garip bir hisle. Öyle bir enerjisi, öyle bir yaşamışlık, görmüşlük, sindirmişlik var ki üzerinde bu kadının, içi titreyen gözlerle de baksa bana, ismini koyamadığım, sebebini bilmediğim birşeyden dolayı bir an çekiniyorum da kendisinden.

Audrey çok genç yaşında kendi şirketini kurmuş, kendisinin dışında hiçbir yerde çalışmadığı halde hep bir patron ama hep de bir çalışan olarak, hayatı boyunca iki dünya arasında gidip gelip, sonunda da her iki dünyada da kendine yer vermiş bir kadın. Hangisi evin diye sorduğumda "ikisi de" diye cevap veriyor; "hangisi canımı sıkmıyor ve hangisinde kendimi daha canlı ve ben gibi hissediyorsam onda kalıyorum" diye ekliyor. Çocuk denecek yaştan itibaren çok çalışmış ama para hiç amaç olmamış, hep araç olmuş; onun için de "ne yaşadıysam istediğim için yaşadım" diyor. "Çok çalıştım ama çok da eğlendim; hayat tek kişilik bir oyun değil, etrafın kalabalık ise keyfini çıkarabiliyor, madden ve manen elindeki ve içindekileri başkaları ile paylaştıkça çoğalıyor, canlı kalıyorsun" diyor.

Karşısında otururken, daha önce okunmuş hatta daha önce kendisi tarafından yazılmış bir kitap gibi hissediyorum kendimi; o bu yollardan geçti, yaşadıklarımı bir bir yaşadı ve görünen o ki üstesinden de bir güzel geldi ve bir şekilde gözlerime düşen bu endişeleri çoktan geri bıraktı biliyorum. Sorsam şimdi ne olacak, ne yapmam gerekiyor diye onun da cevabını tek tek verebilecek tek kişi o biliyorum ama bunu bana bu kadar açıkla anlatmayacağını da çok iyi biliyorum onun için sadece ne öneriyorsun şimdi bana diye sorduğumda;
"Kadere inanıyorsan Den'cim ki inaniyorsun, çok zorlama kendini; yaşadığın hiç bir zorluk seni yok etmek için değil daha da güçlü kılmak için unutma. Bu günler, bu zorluklar geçecek, bir daha ki sefere bunlar çocuk oyuncağı gelecek ama arkası hiç kesilmeyecek. Işin ucunu hiç bırakmadan, sorunu çözümsüz bırakmadan, sakin sakin üstesinden geleceksin. Çünkü ikimiz de biliyoruz ki bugün ne oluyorsa olsun, eninde sonunda buraya geleceksin, onun için içini rahat tutma zamanıdır şimdi" diye cevap veriyor ve bu cevap ile hissettiğim tek his gerçekten büyük bir iç çekiş, kocaman bir rahatlama oluyor. Tek tek ne yapmam gerektiğini söylemiş olsaydı bile bundan daha iç rahatlatıcı olmazdı herhalde diye düşünüyorum.

İşte bu yüzden bana gerçek anlamda güç veren o olduğundan, bu işimin canımı bir hayli sıktığı bu günlerde bol bol Audrey'inin söylediklerini düşünüp, her fırsatta kendisini ziyaret ediyorum. Artık o çekingenlik de kalmadı, artık yanında kendimi rahat hissediyorum. Hangimiz daha çok eğleniyor bilmiyorum ama onunla her karşılaşma daha eğlenceli ve neşeli geçiyor. Ben bana biraz daha açık tiyolar versin diye oyunlar kuruyor, laf ebeliği yapıyorum ama dedim ya hem onun için açık bir kitabım ben hem de cin gibi hiç tuzağa düşmüyor :)

13 yorum:

  1. Ne kadar güzel, umarım seni "an"da olmaya alıştıracak bir vesile olur hatta aldığın keyifle belki de olmuş bile.
    Allah hepimize iç huzur versin den, birden bu geldi içimden.

    YanıtlaSil
  2. yine super olmus, akıcı ve sürükleyici.
    Audrey merakı hiç bitmesin dedirtiyor ama devamı gelecek umarım :)
    Pamuk

    YanıtlaSil
  3. @ Aslı; hahaaha komik olan Aslı'cım beni bu anda tutacak olan da cok ileri bir gelecekten gelmiş olması:) çaktirma!
    Hakikaten öyle, huzur versin, sağlık versin gerisini hallederiz! hersey hallolur bir şekilde!

    @ Pamuk ; canımsın...bayılıyorum senin okuyor olmana, skypee den bir cumle yi alıp yorumlar yapmana...
    Audrey artık aramızda, sevdim kendisini çok ben, gelecek elbet devamı :)

    YanıtlaSil
  4. ben sevdim bu Audrey'i. Tatli kadinmis valla. Bir ara tanistissak ya ;) kesin iyi arkadas oluruz onunla da .. sen benden 20 yıldır kurtulamadın onun da kacisi olmaz (hehhehe) little budha

    YanıtlaSil
  5. @ Little Budha; oylesindir zaten kesin, bir daha gördüğümde soracağım neler karıştırdığını :))
    sana mail ile gondermeyi dusunuyordum bu yaziyi, yorumunu gorunce cok sevindim buarada! takiptesin bakiyorum..me likeyyyy!

    YanıtlaSil
  6. Sana gercek anlamda guc veren kisinin sana bu kadar yakin oturuyor olmasi ne guzel :) guclu olmanin sirri bu olsa gerek! Umarim Audrey'i ziyarete sabahlari gitmiyorsundur :))))

    YanıtlaSil
  7. Bazen bazı insanlar senin içinden bilip de dışavuramadıklarını anlamana aracı oluyorlar, eminim bir başkası aynı sorunla sana gelse sen de ona Audrey olacaktın. Kısacası zaman zaman hepimiz Audrey de oluyoruz Deniz de... Sıkıntılar da mutluluklar gibi geçici, öbür türlü hayat çok yavan olurdu zaten, iniş de çıkış da insana bir şeyler öğretiyor, güzel olan her zaman öğrenmeye açık kalabilmek...

    YanıtlaSil
  8. @ Adsiz CROWN ; oyun oynama benimle kendi ismini kendin koy! :)
    Sevdin mi Audrey'i?
    Delirdin mi sen sabahları ne işim var onunla, bırak bir kenara benim sabah potansiyelimi onun bana neler yapabileceğini hiç aklından geçirdin mi? :)))

    @ Deniz ; evet cok haklısın ama ben ayrıca diyorum ki Audrey de Deniz de kendimiziz aslında! :) seni gormek sahane...opuyorum kocaman

    YanıtlaSil
  9. ya kimdir bu audrey, ne is yapar? ee nereden taniyor, sen nasil tanidim? niye birseyler benden habersiz yasaniyor hep :( dr.u

    YanıtlaSil
  10. @dr.u; hahahahaha sen habersiz ve bilmedigin hicbir sey yasanmiyor merak etme! 10.000 km oteden bile isin cok icindesin:)

    YanıtlaSil
  11. Alakasız bi açıdan yaklaşıyorum: ne şanslısın ki sevdiğin, tutkuyla bağlı olduğun bir işin var. Bu şekilde olan öyle az kişi var ki. Umarım en kısa zamanda da yoluna girer.

    YanıtlaSil
  12. Audrey'i sevmeme ihtimalim var mi sence benim??

    YanıtlaSil
  13. aahhh umudum sen gel bakalım seni kimle tanıştıracağız... ee

    YanıtlaSil