3 Ekim 2010 Pazar

Bir Arpa Boyu


En son yazıdan bu yana neredeyse 4 ay geçmiş, aylarca dört gözle ne ümitlerle beklediğim koca bir yaz bitmiş...

Hayallerimi, rüyalarımı, kalbimin sesini bir de bu zamanı durduramıyorum. Benden çok önde, çabuk hareket ediyorlar...Can sıkıyorlar...

Nasıl göz açıp kapayana kadar geçti anlamak mümkün değil 4 ayın; yapılan sayısız seyahatlerle kaleme alınmayan kaç "gitmeden hemen önce...." yazısı çıktı, crown geldi (dile kolay az degil 3 ay burada kaldı, gitti), crown doğdu, madam marika dogdu, d.p.s doğdu, büküşük doğdu, little budha doğdu, yılın en önemli günü ben doğdum, deniz ele avuca geldi inanılmaz birşey oldu, 20 hazirandan bu yana önce testarda michi jr, arkasından date, arkasından sara derken öbür hayatın insanları bu hayata taşındı yani hergün yeni birşey oldu ama hiçbirşey değişmedi. Sözün kısası az gittim, uz gittim dere tepe düz gittim ama bir arpa boyu yol alamadım; zira ben yine aynı kafa , aynı inatla, ne kadar uğraşsam da, ne kadar kendimi gezgin misali yollara vursam da, sayfalarca hiç durmadan okuyup, sayısız filmlerin içinde kaybolsam da kafamın içindekileri, kalbimden geçenleri değistiremedim, içimdeki özlemi bir türlü dindiremedim.

Şımarıktım ben bu geçtiğimiz koca 4 ay boyunca, hala da öyleyim. Şımarıklık iyidir eğlenceliysen ama bu öyle bir şımarıklık değil işte; hiçbir şeyden zevk almamak, en küçük ilgiyi fazlalık gibi algılamak, hep bir yerlere kaçmak için fırsat kollamak ama mümkünse çevremdeki harika kalabalıktan uzak durmaya çalışıp onu da başaramayıp kıl davranma şımarıklığı...Öylesine şımarıktım ki, oradan oraya çekiştirildiğim bir anda " bir single olarak evlilik hayatı yaşıyorum, ama herkesin bir kocası, benim 18 kocam var " isyanı ile bunu dile getirme şımarıklığı. 

Madem bir günlük bu, madem ilerde birgün açıp okuyacağım hatırlamak için veya okuyacaklar benden sonrakiler, o zaman lafı dolandırmanın bir anlamı yok; tam anlamı ile bir baş belası, oyun bozan, sıkıcıydım bu yaz. Ben ben değildim yani! Hala da değilim...Pes etmeden hiç, hep yeni birşeyler deneyerek aklımı çelmeye çalışsam da, herkesin bir zamanı olduğunu bilerek yine buradayım ve bekliyorum. 

Hala uyandığımda aklıma gelen ilk şeyin ve  yastığa koyduğumda kafamı düşündüğüm son şeyin "o" olmayacağı sabahın ve gecenin gelmesini bekliyorum. Gittiğim en uzak diyarlarda kafamın içinde onun olmayacağı seyahatleri bekliyorum. Burada "ondan" bahsetmeyeceğim yazıları bekliyorum. Ucunun öyle yada böyle ona dokunmayacağı hayallerimi, konuyu artık neredeyse hiç açmasam da ondan haber verebileceklerle beklentisiz sohbetleri bekliyorum. 
Yada hala beni aramasını, yersiz gururunu bir kenara bırakmasını, bu hayata uzaktan bakmak yerine onun bir parçası olmasını bekliyorum.

Ve beklemek öylesine zor birşey ki, insanı olduğunun dışına çıkarıyor, şımarık, oyun bozan, sıkıcı yapıyor, upuzun güneşli bir yaz, rengarenk günler geçiyor ve insan farketmiyor! 

Ben öyle bir adama aşık oldum ki beni çok uzun zamandır bekletiyor, ben de bekliyorum !

2 yorum:

  1. sen ve elif icin fb profilimde nazimin bir siirini paylastim, sonra da bu yazini okudum.. anladim ki kalp kalbe karsiymis tam da zamaninda o siiri dinlemeni istemisim..dr.u

    YanıtlaSil
  2. Şımaracağın insalara şımarmak kadar güzel bir şey yok bence. Öyle hissettiysen iyi etmişsin, onlar nasılsa seni anladılar ve bildiler.

    Adam kısmına gelince, ya gelsin ya da tamamen gitsin demekten öte bir dilek gelmiyor aklıma. Her ne olursa olsun, senin için en güzeli olsun Den.

    YanıtlaSil