29 Aralık 2011 Perşembe

Fantastik Rüyalar 08:08


Los Angeles'da hava inanılmaz; ben biraz güneş gözüksün, aydınlık olsun yeter diye umut ederken resmen bahardan kalma günler yaşıyoruz, bu da tek başına bile iyi geliyor.
Hergün 25 dereceye varan sabahlara uyanıp, kafa nereye biz oraya, plansız, programsız, telaşsız sadece keyif alınan şeyler yapma da işin cabası tabii..

Geçmiş senelerin aksine bu LA'de, sabah erken kalkmalar, bir yerlere yetişmeye calışmalar, birşeylerden eksik kalma telaşı yok; özellikle senenin bu zamanında insan kalabalığından baş döndüren büyük alışveriş merkezleri, bir şişe süt için girilip iki araba malzeme ile çıkılan super marketler yok...Sadece Istanbul- LA arası yaşıyan sevdiklerim ve onlarla canımız ne yapmak istiyorsa onu yapmak var. Hergün öğlene doğru, güneş altında yapılan uzun kahvaltılar, tatil havasi ile devamlı gülümseyen ve mutlu görünen insanlar var. Yüksek sesle dinlenen muzikler, canlı yapılan müzikler, okyanus havası, keyifli yemekler, keyifli sohbetler, atılan kahkalar, yapılan dedikodular var.
Bir de benim son iki haftadir hiç aralıksız gördüğüm geri dönen fantastik rüyalarım var.

Aylarca bir kör ile yattığımdan şaşı kalkmış olduğumdan zahar, her sabah 05:30 ila 06:00 arasında mutlaka uyanıp, bir saat kadar ayakta kalsam da sonrasinda yeniden yataga ve akillara zarar fantastik ruyalarima donup istedigim kadar uyuyorum, kimse de uyandırmıyor.

Meşhurdur benim ruyalarım; derin uyumadığımdan, her sabah bir rüya ile başlarım güne de aylardır böylesine detaylı hatırlamıyordum rüyalarımı. Bölük pörçük birşeyler yakalıyordum da anlatamıyordum. Son iki haftadır algım çok açık olduğundan mıdır nedir, bilmem; o kadar detaylı ve o kadar net hatırlıyorum ki kendim bile şaşırıyorum "inception" kıvamındaki ruyalarıma...

Yüksek pencereli aydınlık bir tiyatronun ahsap koltuklarında yanımda annem, ikinci sırada oturuyorum. Kısa bir sürede tanıdığım ve tanımadığım bir sürü insan dolduruyor salonu. Uzaktan MV ile kucuk kiz e.'yi de goruyorum ama kalkmıyorum yerimden. Birden önümde little budha beliriyor ve acayip sıkı sarılıyoruz birbirimize*.
Bir zaman sonra yasli adam t. geliyor yuksek pencerenin önündeki sahnenin ortasına. Üzerinde kaki rengi bir kanvas pantalon, beyaz gomlek ve koyu yeşil sueter var. Yaşının 70 e yakın hatta geçmiş bile olabilecegini biliyorum ama sahnedeki adamın hareketleri 40-45 yaslarındaki birinin olduğunu farkedince, şaşırıyorum zindeliğine. Neyse beliriyor sahnenin ortasında ve konuşmaya başlıyor elleri ceplerinde; ne diyor hiç hatırlamıyorum ama bir kızı alıp sahnenin sağ tarafına yerleştirdikten sonra beni alıp koyuyor sahnenin tam ters köşesine. Kızın önünde biri, benim önümde yaslı adam t. bakışıken birbirimize o anda anlıyorum neyin içinde olduğumu. Ve bir anda tiyatronun dört duvarı kalkıyor ve kendimi birilerinin devamlı koşturduğu kalabalık bir holde buluyorum. Tutuyor kolumdan, kalabalık bir odanın köşedeki kırmızı kadife perdesinin arkasına sokuyor ve hareket etmememi söyleyip gidiyor. Biri geliyor, perdeyi açıyor, beni görüyor, ben konuşmuyorum, daha önce kendisi de burdan geçtigi için ne yaptığımı biliyor, hemen perdeyi kapatıp gidiyor ve ben hersey bittiginde beni birinin gördüğünü soylemem gerektigini düşünüyorum. Hemen sonra bak yine düşünüyorsun diyorum kendime, düşüncelerimi durdurmaya çalışarak.
Odanın duvarları kalkıyor ve yüksek gökdelenlerin gölgesinde bir kaldırımında buluyorum kendimi yaşlı adam t. ile... Yürürken yolda ağır ağır, söylediklerinden sonuna geldiğimi anlıyorum ve bir anda yer oynuyor, binalar oynuyor, deprem oluyor demem ile binanın yaşlı adam t.nin üzerine düşmesi bir oluyor ve ben hemen gizli bölmeme giriyorum.
Kapağı açıyorum ve yeniden tiyatro salonunda buluyorum kendimi...Etrafta kimler var diye yine bakarken bir mesaj geliyor " Sana bu maili neden gönderdiğimi bile bilmiyorum..." diye başlayan. Tam devamını okuyacakken birşeye basıyorum yanlışlıkla, mesaj siliniyor, panik oluyorum ama birden mail kutusunun tamamını görebildiğimi farkediyorum. İşte o onda bana gelen mesajını kaybettiğimi unutup, başkalarına yazdıklarını merakla bir mesaja elime attığımda "yine aynı şeyi yapıyorsun, sana ne dediğini unutup eski defterleri karıştırıyorsun " diyorum ve elimi çekip, çekebildiğim için de gülümsüyorum...

Gözümü açıyorum, been2'nun evinde devasa odada rahat yatağımdayım ve saat 08:08...
Rüyaya şaşırıyorum, bu kadar detaylı hatırlamama şaşırıyorum, saate şaşırıyorum, ne demekti acaba diye biraz düşünsem de verdiği his iyi olduğundan yeniden uyumaya başlıyorum...

Hayırdır inşallah, hayırdır mutlaka...



* Yakın arkadaş ile sarılmanın anlamı çok güzelmiş. Tam little budha ile bana göre, çok uzun süren ve sağlam dostluğu temsil ediyormuş...

2 yorum:

  1. şu nicklerini çözemedim ben hala :) ama benim yorumumla sahneye çıktığın her zaman yolun açık, şans senden yana, güzel başlangıçlar seni bekliyor diyor rüyan..! keep playing, keep walking diyor yani toplamında :) "güçlü"lerin doğasında da bu yok mu zaten..? ;)

    Seyda A.

    YanıtlaSil
  2. Kuzucuk rüyanın yorumu şöyle anne yakında alacağın büyük bir müjde olacağına, tiyatro sahnesi çok sevineceğin bir değişiklik olacağına, yaşlı adam hayatındaki bazı zorlukları hafifce yara almadan atlatacağına, perdenin açılması sıkıntıdan kurtulacağına dalalettir. Allah hayırlara çıkarsın. Öptüm

    Madame Marika

    YanıtlaSil