10 Aralık 2011 Cumartesi

KANDIRMA BENCE KENDINI...


Cuma gecesi olmasına rağmen, tahminimin aksine sakin olan sahilyolu boyunca eve doğru yol alırken, aslında küçük kız e.'yi yazmak vardı aklımda. Belki özlediğimden, belki rüyalarımın en yeni kahramanı olduğundan yada belki de, eğer bu ilerde açılıp da bugünleri hatırlatacak bir günlük ise, burada olması gerektiğini düşündüğümden o küçük kızı ve hissettirdiklerini yazacaktım. Ama beyaz sayfanın belirlemesi ile gözümün önünde başka şeyler yazmak geçti içimden ve karar değiştirdim, biraz da belki iki gün sonra bunları yazmak bile istemem diye...

Yeniden yazmaya başladığım bu iki günün sonunda o kadar güzel, o kadar özel ve o kadar yüreklendirici mailler ve mesajlar aldım ki crown, yas, e.e, y.e, smeralda, doa, ikd, little budha, VA, bebish, simonpour, tim, SS, zey, aykedisi ve "bilge" den, bazıları yüzümü güldürdü, bazıları gözlerimi doldurdu ama istinasız hepsi bir kere daha onlar için önemli olduğumu hissettirdi. y.e'den gelen :
"Hem de nasıl yazıyorsun!!!Utanmasam ne güzel olmuş demek geliyor içimden senin bu yazıları okuyunca...Sen her hal ve şartta yazmalısın bence..."Su Yolunu Bulur" mesajı kahkaha attırırken diğer hemen hepsinin ortak söylediği tek şey " sen gerçekten çok güçlüsün " oldu. Ben de kendimi iyi hatta çok iyi hissettim.

Iyi hissettim hissetmesine de bir yandan da bütün gün kafamda asılı kaldı bu "güçlü " kelimesi...
Niye bu kadar önemli idi hayatta güçlü olmak? Neye, kime karşı güçlüyüz? Neye , kime göre güçlüyüz? Insanların bazıları güçlü, bazıları zayıf mı geliyor bu dünyaya? Yada güçlülerin zayıf, zayıf diye adlandırdıklarımızın içlerinde hiç mi güçlü yanları yok? Şu boğazda sert bir rüzgar esse, tutmasan uçup gidecek mini minnacık kadınların, adamların neresinden güçlü olduğunu anlıyoruz dışardan?
Hayatta güçlü olmak hep mutluluk getiriyor mu gerçekten?

Ben çok güçlüyüm!
Bunu biliyorum; adımın Den, 4 kardeşin en küçüğü, ayak numaramın 37 , sağ bileğimde küçücük bir yıldız dövmemin olduğunu bildiğim gibi güçlü olduğumu da biliyorum. Hoş sahip olduğum aile ve çok çok uzun senelerdir yanımdaki sayısız gerçek arkadaşlarımın sevgi ve koşulsuz hoşgörüsü ile aksi de düşünülmezdi ama sonuç itibari ile güçlüyüm işte.
Ama ben güçlü olarak doğmadım, bana öğretildi bu!
Önce annem işledi oya gibi benim ve bütün kardeşlerimin benliğine. Birbirinden benzersiz teknikler kullandı yıllarca; bazen nasihat etti, bazen kendi hayatından örnekler verdi, bazen severek, bazen kafamıza kaka kaka soktu içeri, hiç yılmadan.
Sonra dışardakiler gösterdi sağlam durmazsan, düşmen an meselesi diye...Ilk dersimi ledo verdi; benden 4 ay küçük olmasına rağmen cüsse olarak iki katım 3-4 yaşındaki bacaksız, nerde boşluk yakalasa canımı yaktı, ben de tırsıp kaçtım. Ne zaman ki canıma tak etmiş olsa gerek, dönüp de kendisine attığım okkalı bir tokattan sonra en iyi arkadaşım oldu ve yıllarca beni koruyup kolladı, orada bir veri daha girdi bilincime; tırsarsan, kaçarsan canın acır. Sonra mekanizma kendi kendine böyle devam etti gitti bence; "tehlike" anında kaçmamak, doğru bildiğini sakınmamak, taraf olmak hep bir güç göstergesi oldu. Sonra yavaş yavaş adının ne olduğunu bilmediğim bu şeyin güç olduğunu söylemeye başladı çevremdeki herkes, "sen çok güçlüsün" dediler senelerce. Onlar söyledi ben inandım, onlar söyledi ben kendimi gerçekten güçlü hissettim, güçlü hissettikçe gücüme güç kattım ve işte adımın ne olduğu ne kadar iyi biliyorsam güçlü olduğumu da o kadar emin şekilde söylebilecek duruma geldim.

Ama ki yine önemli bir "ama"ya geldik, güçlü olduğumu ne kadar iyi biliyorsam herzaman ve her koşulda güçlü olmadığımı, benim de zayıf noktalarım olduğunu biliyorum. Sonuçta ben bir insanım, sonuçta bir kadın, üstüne üstlük çok da duygusal ve bütün bunların ötesinde herzaman güçlü olmak zorunda olmadığına inanan ve hatta istemeyen bir kadınım.

Şimdi canım arkadaşlarım bana güçlü olduğumu hatırlatarak kendimi iyi hissettiriyor, ben de aldım gazı gidiyorum ama enteresan bir şekilde onlara böyle olduğumu söyleten şeyin, tüm içtenliğimle ve çekinmeden acımdan, zayıf noktalarımdan bahsediyor olmam ve üstünü kapatmaya çalışıp, sanki umrumda değilmiş gibi davranmıyor olup, ortadaki sorunu kökünden çözmeye çalışiyor olmam olduğunu düşünuyorum.

Ben içindeki gerçek gücün zor zamanlarla nasıl başettiğin ile su yüzüne çıktığına inanıyorum. Herşey güzelken, keyifler yerinde, sevdiklerin yanında, para varken herkes güçlü. Ama acaba bir gecede bütün sahip olduklarını kaybetsen, yıllar önce herşeyi sıfırdan tek başına yarattığını ve yeniden başarabileceğini düşünüp harekete mi geçersin, yoksa artık sahip olmadıklarının arkasından ağlayıp, suçlayacak birilerini mi ararsın? Hayatının geri kalanını birlikte geçirebileceğini düşünecek kadar değer verdiğin birinden ayrıldığında, kalıp biraz kendinle "mutlaka ben de bir yerlerde hata yaptım, neyi yanlış yapıyorum? " diye düşünüp kendini düzeltmeye mi çalışırsın, yoksa hemen iki haftada aynı taktiklerle yerine neci olduğu önemli olmayan yeni birini koyup, boşlukları mı doldurursun?

Acı, kızgınlık, nefret, kayıp ne ise sorun üstünü örtüp, bana olan birşey yok gayet hayatıma devam ederim, takmam demek midir acaba gerçek güç? Dönüp dolaşıp yine aynı şeyleri yaşıyorsak, durumlar veya kişilerin değişmesine rağmen gelinen noktanın ve çevremize verdiğimiz imajın birebir aynı olması tekrar tekrar aynı şekilde davranıyor olmamızla alakalı olduğunu kabullenmek güçsüzlük göstergesi midir? Yada çok sevdiğin birinin ihtiyacı olduğu ve sırf onu iyi hissettirmesi için kendinden ödün vermek karşı tarafa kaybedilen bir güç müdür? Çok değer verdiğin bir kişi karşısında güç kaybetmek senden vazgeçemeyeceğin neyi alıp götürür acaba?

Hayatta herzaman güçlü ve haklı mı yoksa mutlu ve huzurlu olmak mıdır mesele?
Benim cevabım ve yolum belli, işte zaten sadece bunun için "çok güçlüyüm" !



PS: yazı yazmaya bayılıyorum, yine ne diye başladım nerde bittim...:)

5 yorum:

  1. benim yorumlarim pek ulvi ve rafine olmadigindan diyecegim su ki; gel de keyiflice sabahattin'e gidelim, sen yesil zeytin ve ic pilav ye, ben raki iceyim, cikista da asagidaki cingene mahallesinde sunnet dugunune katilalim, eglenelim. "tiril tiril" ruhlarla...nasil? oldu mu? "tiril tiril ruh" guzel laf ama degil mi? ahahaa

    YanıtlaSil
  2. özledim seni, güçlüsün elbette, hep öyle kal.

    YanıtlaSil
  3. Canim arkadasim, bu gece kendime vakit ayirabildigim yegane zamanlardan birindeyim. Soyle uzanip guzel biseyler okusam dedim... aldim elime ipad'imi, actim blogunu basladim 7 araliktan itibaren tek tek yavaas yavaas okumaya.

    YanıtlaSil
  4. ben zey bu arada

    YanıtlaSil
  5. aa yorumum onaylanicakmis bi de, hayirdir insallah ! :)))

    YanıtlaSil