5 Mayıs 2010 Çarşamba

Ateştendi Herhalde...


Belliydi dün içimin titremesinden, ayaklarımın buz kesmesinden bugün yatağa çakılacağım, başımı kaldıramayıp bütün gün uykular aleminde dolanacağım. Ateşten mi yoksa çok uzun saatler uyumaktan mıdır bilemem, garip garip rüyalarda dolandım durdum yine. Garip olan rüyalar değildi aslında, bir sürü farklı farklı şeyler görmüş olmak, hepsini tek tek detayları ile hatırlıyor olmamdı. Evet ben bile şaşırıyorum rüyalarıma, evet ben de şaşırıyorum her detayı film gibi hatırlıyor olmama...

Amour, ben ve O beraberiz; gerçek hayatta olmayan ama çok iyi bildiğim bir yerdeyim, daha önce de bulunduğum kocaman hangar gibi bir yerde. Bir kutlama var, içeri girerken tavana asılmış renkli uçan balonları görüp seviniyorum. Herbirinin ucunda hediye paketleri, öylece havada sallanıyorlar. Hemen birini amour için kapıveriyor ve içeri giriyorum. Elimde balon bak bunu sana aldım diyorum ama onun da girerken cate için aldığını görüyorum, içine bakıyorum her iki paketinde onunkinden çok parlak kırmızı bir yağmurluk olduğunu görunce aldığımı beğenmiyorum, ben de o yağmurluktan istiyorum diyorum. Kapıya çıktığımda yine o karşımda, yanında duruyorum boyu uzun geliyor, tamam topuklu ayakkabılarım yok ayağımda ama aramızda bu kadar fark yoktu senin boyun mu uzadı diye soruyorum. Kocaman gülümsüyor yüzüme, alıp avuçlarının içine öpüyor. Yine ve yeniden aynı his; kolera günlerindeki aşk'ta ki gibiyiz. Istemiyor beni, kabul etmiyor olduğum gibi ama bırakmıyor, bırakamıyor.
Rüyada mıyım yoksa uyanık mı bilmiyorum ama birden Tanrı ile konuşuyorum " tamam anladık olmayacak birşey, anladık ki benim iyiliğim için olmayacak birşey ama sen de rüyalarda da karşıma çıkarma lütfen"... Sanırım bunu söylerken uyanıktım...Kapıyorum gözlerimi işe yaramıyor, bir balkonda yukardan aşağıya bakıyoruz, yine sarılmış bana, bırakmıyor, ben de bıraksın istemiyorum zaten...

Sonra verdaak, adri, albi boğazda bir balıkçıya gidiyoruz. Verdaak'ın arabasını deli gibi hızlı kullanıyorum, bir yandan yavaş senin araban değil diyorum bir yandan acayip keyif alıyorum. Hiç bilmedigim yollardan koklaya koklaya yolu bulmaya çalışırken, geçtiğimiz yollarda yeni bulunan tarihi eserleri görünce şaşırıyorum, verdaak'a gösteriyorum, burun kıvırıyor. Sonunda sahil yoluna çıkıp restaurantı buluyorum, her zaman gittigimiz bir yer olduğunu anlıyorum. Tahta merdivenlerden yukarı çıktığımda yere kurulan yatakları ve sini sofrayı görünce şaşıriyorum ama yer yatağına girip uyumaya başlıyorum.

Ateştendi sanırım...

6 yorum:

  1. Geçmiş olsun, umarım çabuk iyileşirsin den. Rüyalarda ateşin büyük payı vardır ama çok da ateş nedeniyle görülen deli saçması rüyalara benzemiyor. Bana mantıklı geldi en azından :)

    YanıtlaSil
  2. :) gelmesin mantıklı...bana da gelmesin mantıklı...deli saçması, ateş kaynaklı bir rüya olsun!

    YanıtlaSil
  3. :)) Amanın tamam öyle olsun!

    YanıtlaSil
  4. Dün gecenin bir köründe, senin bana yazdığın yorumu okudum ve içimden sevinip "sabah cevap yazarım" diye geçirdim. Sonra uyumuşum. Çok komik ama rüyamda seni gördüm. Bir ara uyandım, rüyayı çok net hatırlıyordum, ama sabah olunca unutmuştum, keşke hatırlasaydım.

    YanıtlaSil
  5. hahahahahaha nasıl gördün acaba? verdiği hissi hatırlayabiliyor musun Berrak? ne acayip birşey değil mi? çok merak ettim...verdiği hissi hatırlarsan bana yaz lütfen olur mu?

    YanıtlaSil
  6. O sırada yazsaydım keske, ama unutmayacağıma öylesine emindim ki.
    İyi bir izlenimim var ama, güzel bir rüyaydı :)

    YanıtlaSil