15 Temmuz 2012 Pazar

Serseri Mayın


15.07.2012 www.haberboyu.com'da yayımlanan köşe yazım...


Bir anne gördüm; şen şakrak, yaşam dolu. Üzerine geçirdikleri gibi renkli, orasına burasına taktığı çiçekler gibi capcanlı, sanki çekilmiş köşesine de öylece duruyormuş gibi gözüküyor.
Kahkahası eksik olmuyor, anlatacak lakırdısı bol, ağdalı cümleler kuruyor. Sık sık eskilere gidip, arada bugüne dönüyor. Hatıraların yarısından çoğu karanlık; terkedilişleri, didinmeleri, direnmeleri kapsıyor.
Hayatın ona adil davranmadığını, hep mücadele ettiğini söylüyor. Kalabalıklar içerisinde nasıl yalnız, nasıl tek başına ayakta kaldığını detay detay serip gözlerinin önüne, bolluk ve bereket içinde başlayan hayatın nasıl bir anda değişebileceğini gösteriyor. O gözü çıkası paranın nasıl kardeşleri birbirinden koparıp, elden bile uzak yabancılar haline getirebileceğini, hayırsız bir kocanın, savunmasız bir kadını nasıl kundaktaki çocuğu ile terkedip, hayatta bir başına bırakabileceğini, insan oğlunun çiğ süt emdiğini hatırlatıyor.


Hayat zor, anne de bir "kurban!" ama o kendine acıyanlardan değil dikilip hayatın karşısına dimdik, ona meydan okuyor. Zehir gibi zekası ve dur durak bilmeyen hırsı ile pes etmeyip, kimseye pabuç bırakmıyor. Gerçi nasıl bıraksın? İstese de bırakamaz zira küçücük bir bebe var kucağında; kendinden vazgeçse ondan vazgeçemeceğinden, yok çaresi varını yoğunu ortaya koyuyor.


El kadar bebeği yaşama amacı, can yoldaşı, onu terkedip giden kocası, anası babası, elleşen kardeşleri oluyor.


Bir tek onu seviyor, bir tek ona güveniyor. Bir de Tanrı aşkı olduğunu söylüyor ama Tanrı'yı seven yarattığı insanı sevmez mi? Yok o sevmiyor çünkü sevmeyi bilmiyor. Hem sevgiden önemli şeyler ; ayakta durmak, kimseye muhtaç olmamak, mal mülk sahibi, mevki sahibi olmak var hayatta. Gücün varsa insan da var, sevgi de geçici, aşk da diyor. 
O bir tek küçük bebeğini seviyor, bir tek de onun tarafından sevilmek istiyor. Hiç bitmesin bu sevgi, kimse araya girmesin istiyor. Onun için de ha babam kurcalayıp geçmişi, nasıl tüm hayatını ona adadığını, nasıl onu herkesten ve herşeyden koruduğunu, şimdilerde her daim yapılı ve bakımlı olan şaclarını nasıl onun için süpürge ettiğini anlatıyor. Sabah kalkıyor anlatıyor, gece yatıyor anlatıyor, yılmıyor yorulmuyor, bulduğu anda anlatıyor.
Olur da yolundan sapacak olursa cancağızı; en büyük silahı gözyaşları, en büyük cezası ortadan kaybolmaları ile kendi elleri ile küçüğünün yüreğine salıp endişeleri, kaşık ile verdiğini kepçe ile çıkarıyor. Bilerek isteyerek, kötü niyet ile değil elbet ama kurban bellediğinden kendini bir de kimseyi beğenmediğinden yok ondan başka aslolan; bedelini istiyor, alamadığını zannettiğinde korkup mutsuzluk saçıyor.


Bir anne gördüm; bildiğim tüm annelerden farklı, sinesi kapalı, sevgisi ağır, hakimiyeti sınırsız. 
Sevgiyi büyük yük, bedeli ağır bir borç gibi gösteriyor, sevmeyi bilmediği için sevilmeyi de yanlış öğretiyor. 


Bir anne gördüm,oturdum masasına, o anlattı, ben dinledim. Sesim cılız kaldı, gücüm yetersiz; yanlış yapıyorsun, bencillik ediyorsun diyemedim. Yüreğime sıkıntı, gözlerime dehşet düştü de yine bir şey söyleyemedim. Konuştukça yaşadıklarının yükünü küçücük bir çocuğun omuzuna yükleyecek kadar korkak bir kadın kaldı karşımda da kendisine dile getiremedim. Kimbilir kaç hayat zarar gördü bundan, artık bırak diye iki kelimeyi bir araya getiremedim. Dert de bitti, tasa da bitti, sana sunulan hayatın, verilen değerin farkına var, keyfini çıkar diye tavsiye edemedim. Elim kolum bağlıydı, sesim çıkmadı,sadece sustum, bir şey diyemedim...


Anneler, babalar sevin çocuklarınızı deliler gibi ama karşılık beklemeden, illa ödemeleri gereken bir bedel olduğunu hissettirmeden. Bırakın çocuklarınız hata yapsın doya doya da düştükçe ayağa kalkmayı öğrensinler. Sizler payınıza düşeni, kendinize değer biçtiğinizi yaşadınız, yaşıyorsunuz, yaşayacaksınız hayatta, bırakın onlar da kendilerininkini yaşasınlar. Yıkmayın onların küçük omuzlarına hayalkırıklıklarınızı, pişmanlıklarınızı, bastırılmış duygularınızı, bir de bunlarla uğraşmasınlar.Yadırgamayın, yargılamayın seçimlerini, bırakın illa güç sahibi, kudret sahibi büyük adam, önemli kadın olmasınlar da sadece "adam" sadece "insan" olarak mutlu olsunlar. 
Anneler, babalar tapın çocuklarınıza da sevmekten de sevilmekten de korkmasınlar, kalabalıklar içerisinde yalnız kalmasın, yalnızlıktan korkmasınlar. Sizler bir mucize yarattınız, bırakın mucizeleriniz de kendilerininkilerini sunsunlar dünyaya, keyfini çıkarsınlar. Uzak tutmayın onları insanlardan, saklamayın kendinize, sokmayın burnunuzu herşeyin dibine kadar da karışıp hayata, kendi yollarını bulsunlar. Serseri mayın gibi ordan oraya savrulmasınlar!!! 




Fotograf; http://instagram.com/p/USMla/ by BERRAK KOYUNCU
Müzik ( yazarken) ; Between Two Lungs by FLORENCE + THE MACHINE



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder