29 Temmuz 2012 Pazar

Köstebek


Ne güzel bir kelimedir şu "yeni"...
İçinde bolca umut, kıpır kıpır bir heyecan, özen var. Her daim tatlı bir telaş, dalıp dalıp gittiğin hayaller var. Her yenide mutlaka, daha önce edinilmemiş farklı bir tecrübe, hissedilmemiş farklı bir duygu, tadına varılmamış bir doygunluk hissi var. Bir parça da korku var elbet ama yine de korkunu kulak ardı ettiğin, mutlaka sonsuz bir iyimserlik, deli cesareti var.


İşte buradaki bu yeni köşe de bana aynen bunları hissettiriyor ve daha önce yazıp da bir kenarda bıraktığım yazılarımın, şimdi hiç tanımadığım yada okuyacağını hiç tahmin etmeyeceğim insanlar tarafından okunduğunu, bir şekilde onların hayatlarına dokunduğunu görmek az buçuk bir tedirginlik ama yine de inanılmaz bir mutluluk ve tarif edilmez bir heyecan veriyor. 
Insanlar okuyor, üstelik okumakla da kalmayıp üzerine yorumlar yaptıkça gittiğim yolun yönünü, hatta beni değiştiriyorlar. Eskiden ben sadece kendime yazarken şimdi başkalarına hitap edebiliyor ve bunun sadece düşüncesi ile bile çok eğleniyorum.


Onun için de bu hafta; çuvaldığızı biz kadınlara batırdığım bir önceki yazım "Niye?" nin peşi sıra "Eyvallah Deniz ya, tam da aklımdan geçenleri söylemişsin, gerçekten siz kadınlar niye böylesiniz ya hu?" diye bana arka çıkan erkek arkadaşlarımdan yola çıkarak, tüm erkeklere içeriden bilgi sızdırmaya, haklarında yapılan dedikodulardan onları haberdar etmeye karar verip, bu yazımı erkeklere ithaf ediyorum.


Şimdi sevgili erkekler, hani şu kapısını tam olarak kapatmadığınız, ruhunu çalkalayıp, aklını çelişki hareketler ile allak bullak ettiğiniz kadınlar var ya, işte onlar ve onların yandaşları, sosyo-ekonomik farklılıklar gözetmeksizin, hakkınızda en çok aşağıdaki gibi konuşuyor, haberiniz olsun;


Birinci sırayı tartışmasız korkak olduğunuz alıyor. 
Mutlaka ya kadının gücünün, varsa parasının, muhtemelen baskın karakterinin altında kalmaktan çekindiğiniz için kaçıp gittiğiniz, olayı bilerek sabote ettiğiniz söyleniyor. Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan sizler, dışarıda neler yaptığınızın esamesi bile okunmadan, hafızalara direk korkak olarak yazılıyorsunuz. Açıkçası ben bu korkma meselesini hiçbir zaman tam olarak içime sindiremeyip, hep bir züğürt tesellisi olarak görsem de sizlere daha da kötü bir haberim var ki; o da, yaralı kuşun sizin cinsinizden arkadaşları da bu savı öne sürüp, doğduğunuzdan bu yana hiçbir şeyden korkmamak veya korktuğunu belli etmemek için sarfettiğiniz tüm çabalarınızı çöpe atıyor, bu savı sanki mutlak bir gerçekmiş gibi algılatıyor ve sizler belli bir çevrede artık hep bu sıfatla anılıyorsunuz.


İkinci sırada güçsüz olduğuzdan bahsediliyor. 
Belli ki siz erkeklerin, sırtlayıp biz kadınları, bir yerden bir yere taşıması gerektiği beklentisi var ki hayatta, sık sık " beni/seni taşıyamadı" yorumları ile omuzları dar, çelimsiz biri olarak tasvir ediliyorsunuz. Sizler istediğiniz kadar yumruğu masaya, kafayı da karşınızdakine koyup korku saçın dışarıda, malum çevrede hep bir güçsüz olarak görülüyorsunuz.


Üçüncü sırayı elbette yalancı, hatta ruh hastası olduğunuz alıp, bu noktada sizin de hatırı sayılır destekleriniz ile tüm psikolog ve psikiyatrların taktirini kazanacak, hatta ağzını açıkta bırakacak psikolojik analizleriniz yapılıyor ki en uzun ve derin konular burada geçiyor, en ağır ithamları ve sıfatları burada alıyorsunuz.
Hani şu ortada daha fol yok yumurta yokken, allaya pullaya verip de bir türlü yerine getiremediğiniz vaadleriniz yüzünden; yalancı kesin de bir de onun yanına şizofrene kadar varabilen ruh hastalıklarından biri ile anılıyor; merhametli olanından " yazık, Allah yardımcısı olsun" duasını, aşırı kızgınından ise çok büyük bir ahd alıyorsunuz. Burada muhatap kişinin karakterine bağlı olarak ya acınarak, ya da nefretle anılıyorsunuz.


Sorumsuz, beceriksiz, bencil olduğunuz konularına girip konuyu daha da dallandırıp budaklanmıyorum ama her net olmadığınız ilişki sonrasında, akıllarda kalış şeklinizle ilgili bir fikir edinebildiğinizi ümit ediyorum.


Bense, tutkunun anahtar kelime olduğuna inandığımdan, sizlerin bir korkak değil, bazen tam olarak ne istediğinizi bilmediğinizi; güçsüz değil ama yeterince istemediğinizi ; yalancı veya ruh hastası değil sadece yeterince tutkulu olmadığınızı ve daha da ilerisi verdiğiniz tüm o sözler ve kurduğunuz hayaller ile aslında karşınızdakini değil kendinizi inandırmaya çalıştığınızı düşünüyorum.
Ben gerçekten bir şeye başlarken sizlerin de bizler gibi "yeni" nin heyecanına kapıldığınıza, her yenide umutlandığınıza, kendinizce çabaladığınıza ve hatta sonradan havada kalan sözleri söylerken onlara inanarak söylediğinize inanıyorum da yine de sormadan edemiyorum?


Niye siz erkekler hayatta başrolde olmaya bu kadar istekli, pohpohlanmaya bu kadar hevesli iken, sizleri hayatlarının merkezine koyup ilgi gösterdiklerinde kadınlar, kaçacak delik arıyorsunuz? Niye sevdiklerinizin, sizi etkileyen ilk halleri ile kalmasına izin vermeyip, illa kafanızdakine benzetmeyi istiyorsunuz? Tek derdiniz herkes tarafından sevilmek ve beğenilmek iken niye gösterilen özen, sizler için sarfedilen çaba, verilen sevgiden boğulup,  bir de üzerine şımarıyorsunuz? Anladık belli ki kendiniz de olmasını istediğiniz, hayalini kurduğunuz şeyleri vaadediyorsunuz da karşınızda duygudan ibaret kadın beklentilere girmeye başladığında niye bozuluyor, oyun bozancılık yapıyorsunuz? Niye istemediğinizi, hissetmediğinizi, yapamacağınızı açıkca net, dürüst bir şekilde söyleyemiyorsunuz? Sizler ki almışsınız hayatın yükünü omuzlarınıza, kendi küçüğünüzde dünyayı yönetiyor, her daim problem çözüyorsunuz da sözkonusu aşk olunca, ilişki olunca, evdeki problem olunca niye oturup dinlemek, çözümlemek yerine çekip gitmeyi tercih ediyorsunuz? Gerçekten niye?


Korkmaktan korktuğumdan, korkuya inanmam ben...
Ama gerçekten söyledikleri gibi korkuyorsanız beyler, boşuna korkmayın bence; çünkü karşınızda gördüğünüz her güçlü kadın tahmin edemeyeceğiniz kanatlarının altınıza girmeye can atacak kadar naif; en zayıf gördükleriniz aklınızı alacak kadar güçlü. Korkmayın onları idare edemem, yetemem diye. Kormayın kalbini kırar, üzerim diye. 
Korkmayın net, dürüst olmaktan! Çünku insanları gerçekler değil, arada kalmalar yorar en çok...











  














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder