2 Mart 2012 Cuma

GITMEDEN HEMEN ONCE # 80 "Sestriere"


Bir insanın doğmadığı, büyümediği, hiçbir kan bağı olmadığı halde bambaşka bir ülkede kendisini evinde hissetmesi ne acayip bir duygu. Havaalanı kapısından adımını atar atmaz dışarı başka bir dünyaya değil de sanki evine dönmüş hissi ile hareket etmesi; tanıdık yüzlere selam vermesi, hiç tanımadığı yabancıların kulağına çalınan şakalaşmasını dikkatini vermese bile anlaması, arabaya atlayıp nereden gitmesi gerektiğini düşünmeden, nerelerden geçtiğini bile farketmeden evinin yolunu bulabiliyor olması ne harika bir duygu. Bir insanın radikal bir şekilde bir karar alıp, bambaşka bir yerde, ikinci bir hayat kurmaya karar vermesi ve istisnasız her seferinde bunun hayatında aldığı en iyi kararlardan biri olduğunu düşünmesi ne olağanüstü bir duygu.

Genova'ya her gelişimde, o evin kapısını her açışımda, sahil boyunca virajlı yollarında mini ile her kıvrılışımda, beni sevgiyle, neşeyle, küçük çaplı bayram havasında karşılayan onlarca arkadaşımla her karşılaşışımda bu duyguları yaşıyor, nasıl bir ruh hali ile varırsam varayım buraya mutlu oluyorum, huzur buluyorum.

Seviyorum burayı; havasını, denizini, ormanlarla kaplı dağlarını, begonvillerle kaplı bahçelerini ve en çok da gün batımını. Hangi mevsim olursa olsun o gün batımındaki mavi pembe renk cümbüşünü her gördüğümde boğaz köprüsünden her geçişimde yaptığım gibi, içimden "Tanrım ne büyüksün"diye geçiriyorum.
Yaşam ritmi, alışkanlıkları, anlayışları bizimkinden çok farklı bu içine kapalı ama meraklı şahane insanların arasında kabul görmüş bir yabancı olarak, hayatı saatte 40 km hızla yaşamaya bayılıyorum.

Ne kadar çok gelip gittiğin önemli değil, Istanbul'dan ve orada hayatını kolaylaştıran bir sürü şeyden sonra
onların kuralları ve mantıkları ile yaşamak başlangıçta o kadar kolay olmuyor. Kontratı imzaladığım o ilk günden evin oturmasına kadar geçen ilk aylar, neredeyse nasıl herkes ile didişdiğimi, nasıl en basit şey için bile bana göre büyük zaman kayıpları yaşadığımı ve isyan ettiğimi hatırlıyorum şimdi gülerek. Ama zamanla alışıyorsun işte. Sen onlara, onlar sana alışıyor, orta yolu buluyorsun.

Bugün bile hala, yorgunluktan ve biraz da leylalıktan yemeğe çıkarken yanlış anahtarı alıp da kapıda kaldığımda ve bizdeki gibi bilmem ne bankasının 24 saat hizmet veren çilingir hizmeti gibi hizmetler olmadığı için, o kapıyı açacak tek gücün itfayeciler olduğunu duyduğumda, servis mantığı bu kadar zayıf olan bir ülke nasıl oluyor da gelişmiş diye düşünmeden edemiyorum ama hemen pratik Türk zekamla evin yapımından kalmış tanıdık boyacı ve tesisatçı telefonlarını çevirip, tanıdık bir çilingir arama çabamın boşuna çıkması ve sonunda çağırılan itfayecilerin, çağrıdan 45 dakika sonra gelip kapıyı toplam 1,5 dakika içinde, tek kuruş para almadan ve salaklığını yüzünü vurmadan güle oynaya gittiğini gördüğümde yine iptidai görünen işleyen sisteme teslim oluyorum. Buarada Amerika'da yaşamış ve yaşamakta olan arkadaşlarımın bu satırları okurken yüzlerine oturan hınzır gülümsemeyi tahmin edebiliyorum ama burada ki itfayicelerin durumunun son derece sempatik ve eğlenceli olmakla beraber pek fantazilerdekiler ile alakası olmadığını üzülerek belirtiyorum:)

Velhasıl iyiyim burada; bana hissettirdiği mutlak özgürlük duygusu ve sunduğu imkanları ile mutluyum.

Ve şimdi bu duygularla küçük valizi hazırlayıp, sabahın erken saatlerinde 2 saatlik araba yolculuğuna hazırlanma zamanı...Sestriere, dağ beni bekler...Gideyim şu kayak meselesini halledeyim, kafayı dinleyip, gelip işimin başına döneyim...


visitor; Tamer(dynamo)
dinner; Simo, Gabriele, Paolo, Stefano


FOTOGRAF @ Bogliasco by DEN
MUZIK ( yazarken ) NOTTE by ARISA



5 yorum:

  1. Budur....Brava! xxx
    Yasemin

    YanıtlaSil
  2. Uzun zamandır bi okuduğumdan bu kadar keyif almamıştım, senin icin cok mutluyum, U reserve 2 b happy dear ;)))))
    Cagdas JOSHUA Kartal Ulusoy

    YanıtlaSil
  3. vayyy Cagdas'cim takip ettigini bilmiyordum, hem sasirdim hem de sevindim...canimsin:)xoxo

    YanıtlaSil
  4. ahaha itfaye candir ya yasli kitada. ayrica biliyorsun ki italya'da fransa'da filan camin kirilsa camci yoktur, gider cami alir onu da bir guzel kendin takarsin. o yuzden bahcende futbolcu komsularinla oynarken dikkat et o top camini kirmasin...
    ayrica bir ses ver bir harekette bulun bir kart at mesela
    http://www.youtube.com/watch?v=DVFBIBCuP3s

    YanıtlaSil
  5. hahahahahahahaha evet ben de butun gunumu futbolcu komsularimla top oynayarak geciriyordum :) resmennn kahkaha attimmm...sahanesin...

    YanıtlaSil