12 Mart 2012 Pazartesi

ZEYNEP DOĞUKAN


Al işte yeniden o nasıl bir sabaha uyanacağını bilmediğin, aldığın bir haberle hissettiğin, söylediğin,yazdığın, isyan ettiğin herşeyin birden anlamsızlaştığı, kafanın karışıp afalladığın günlerden bir tanesi daha.
Bazen kafalarımızın almadığı, anlayamadığımiz o kadar acayip bir düzen var ki yukarıdan yönetilen; çok değil daha birkaç saat önce "hey sen! hayat kısa da o kadar da değil" ahkamını sana itina ile yedirip yutturan, hayatını ve gidişatını acımasızca sorgulatan, dert ettiklerinin dert olmadığını sert bir tokat gibi yüzüne vurup, içine çığlık çığlık bir sessizliği ve kafana geçmişten görüntüleri lök gibi oturtan birgün bugün.

ZEYNEP DOĞUKAN; 36 yaşında, genç bir kadın, benim liseden sınıf arkadaşım ani bir şekilde ölmüş dün...

O kadar garip, o kadar anlamsız ve olamayacak birşeymiş gibi geldi ki haber ne hissettiğimi bile anlayamadım; sabah oturdum uzun uzun onu düşündüm. Liseden sonra belki de hiç görmediğim ender kişilerden biri olduğu için gözümün önünde 16-17 yaşlarında sessiz, sakin ama her daim sıra arkadaşı Ayşe ile kikirdeyip, oval gözlüklerinin arkasında gözlerinin içi gülerek bakan, rengarenk atkıları ile çiçekli basma etekler giyip, bez çanta taşıyan küçük bir kız belirdi gözümde. Bunca senedir görmemiş olmama rağmen en net sesini hatırladım.

Taşıdığı ruhun arınması neden bu kadar kısa sürdü bilinmez; geride kalan ailesini, varsa sevgilisini veya kocasını, ona canımmmm diye sarılan can dostlarını ve nasıl hissediyor olabileceklerini düşündüm, içim ezildi çok feci. Her ölümde akıttığımız göz yaşlarımızda biraz da kendi senaryolarımız olduğundan, geride kalanların hallerini hayal bile etmek istemedim, korktum. Acaba onu bir şekilde yarım bırakan, kalbini kırıp canını acitan birileri var mıydı ve varsa, garibanım nereden bilsin olacakları, o kişinin bu yükü nasıl taşıyacağını, bunun hayatını nasıl etkileyebileceğini merak ettim, üzüldüm.
Her ölüm haberi kötüdür de daha yapacak, hayata katacak çok şeyi olan, yıllarca aynı dört duvar arasında, aynı sıralarda, aynı korku ve güzellikleri yaşadığın, bir şekilde hayatından geçmiş, ona dokunmuş gencecik birinin ölüm haberini almak çok kötü, gerçekten aptallaştım.

Yine hayata dair birşey bilmediğimi kabul ettiğim birgüne uyandım bugün; bizim başımıza gelmez diye düşünüyoruz ama belki de hayat gerçekten çok kısa. Onun için kırmamak, kimsenin canını yakmamak, fazla ahkam kesmemek; başımıza gelenleri de yukarıya havale etmek lazım...

Ruhun şad olsun Zeynep, gittiğin yer ferah, dönüşün muhteşem olsun! Yukarıdan ailene göz kulak ol gözünü seveyim....


visitor; Lobsang


Müzik ( yazarken ) ; Un'altra corsa by PAOLO BUONVINO



5 yorum:

  1. Zamansız ölümler o kadar çok dokunuyor ki bana...Belki babamı 38 yaşında kaybetmemden :( ama o kadar doğru yazmışsın ki boğazım düğümlendi resmen...hep bildiğimiz ama hayat koşturmacasında unuttuğumuz bize olmaz diye birşey yok...ve ne ufak şeyleri takıyoruz şu garip, belki de kısa ömrümüzde :(( Allah rahmet eylesin...
    NESLIHAN O.

    YanıtlaSil
  2. yeri cennet olsun...çok da güzel yazmışsın dendenim...
    Batush

    YanıtlaSil
  3. animmm gercekten cok guzel yazmissin... Allah rahmet eylesin nur icinde yatsin...
    Azra

    YanıtlaSil
  4. Cok üzücü. Allah rahmet eglesin.
    Zeynep Hacaloglu

    YanıtlaSil
  5. tüylerim diken diken oldu cnm...mekanı Cennet olsun...
    Ahu

    YanıtlaSil