14 Nisan 2010 Çarşamba

MESTRE'de doa...


Uzun, çok uzun yıllar, 20 yıl kadar uzun yıllar önce bir kere gelmiştim Mestre'ye, Venedik'e giderken. Uzun, çok uzun yıllardır görmüyordum doa'yı; konuşuyordum, haberlerini alıyordum ama görmüyordum.

Rapallo dışında genelde hiçbir yerde bir geceden fazla uyumayı tercih etmediğimden, çok sık da geliyor olsam bir türlü buluşamadık yıllar içerisinde bu geceye kadar.

Bu gece Mestre'yi tanıdım, yoksa da etrafta romantik binalar gayet yaşanası göründü gözüme. Bu gece doa'yı tanıdım, çocukluğundan beri tanıyor olmama rağmen. Bu gece herşeyden konuşarak çok keyifli bir akşam yaşadım. Doa'da crown'dan tanıdık heyecanı, üzerinde taşıdığın Istanbul kokusuna hasret gözleri gördüm, içime sokmak istedim.

Uzakda yaşamak böyle birşey işte; uçak ile 2 saat mesafede de olsan, bulunduğun ülkenin diline hakim de olsan, geri bıraktığın 15 senenin sonunda kendikilerinden çok onlara benzemeye de başlasan, sana şehrini anımsatan herkesi ve herşeye kucak açıyorsun sevgiyle. Ateş'in deyimi ile tam bir "toprak özlemi" yani...

Çok şahane bir yemek, çok şahane bir sohbet, çok güzel bir akşamdı işte, fazla söze gerek yok. Ne güzel söyledi, çıkmadan hemen önce barda son tekini atarken; " Tanrı sağlık versin, çalışalım, para kazanalım ve mutluluk için harcayalım" ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder