5 Mart 2012 Pazartesi

CROWN


Azra (eski crown) blogda artık takma ad kullanmıyor olmamdan mutsuz olduğunu; kendini güzellik yarışmasında birinci olmuştu da peşi sıra ortaya çıkan sansasyonla tacı elinden alınmış eski bir kraliçe gibi hissettiğini, tacını geri istediğini söyledi dün gece...Kahkahalarla güldüm tabii dakikalarca telefonda ve hatta şuanda bile yazarken gülüyorum.

11 yaşımdan beri tanıyorum Azra'yı ve Italyan Kız Ortaokulu'nun o büyülü, güvenli sıralarında tanıştığımız ilk zamanlardan beri de çok yakın arkadaşız; gerçi lisedeyken bu arkadaşlığa 3 sene bir ara vermişliğimiz vardır ama bunun dışındaki tüm dönemlerde, hep hayatımda ki en yakın arkadaşlarımdan biri, hatta arkadaştan öte kızkardeşim, kendinden beklenmeyecek bir şekilde benden büyük olmayı kabul ettiği için babamın 4.cü kızı olmuştur.
Bunu yazarken hiç abartmıyorum, ki onca seneden sonra bile hala nasıl olabilir böyle birşey diye düşünüp, şaşırdığım anlar oluyor; Azra beni koşulsuz şartsız, karşılıksız sevdiğini bildigim, hissettiğim ailem dışındaki ilk insandır.
11 yaşımızdan beri birbirimizi tanıyoruz, hayatının 17 senesini Türkiye dışında yaşamış olmasına rağmen, 11 yaşımızdan beri devamlı dipdibeyiz, 11 yaşımızdan beri yaşadıklarımız ve yaşadıklarımızın bizlere hissettirdikleri hakkında bilmediğimiz hiçbirşey yok. Hal böyle olunca zaman zaman birbirimizi boğduğumuz, sınırı aşıp çok ileri gittiğimiz ve hayatlarımıza destursuz mudahale ettiğimiz anlar oldu, oluyor, olacak elbet ama işte öyle acayip bir sevgi ki bu "karşılıklı karşılıksız" belki de başka hiç kimseye gösteremediğimiz müsamayı gösterip, hayata dipdibe devam ediyoruz...

Bazı kadınlar vardır, dişilik fışkırır ağzından, burnundan, kulaklarından; işte Azra onlardan, buram buram kadın kokanlardandır.  El bebek gül bebek büyütülmüş olmanın umarsız ve şımarık etiketi yapışıp kalmışsa da üzerine, tanımayana verdiği o ilk intibanın aksine dünyada tanıdığım en anaç, en yumuşak, en verici insanlardan biridir ki ben çok insan tanırım. Bıçak gibi keskin dili ile buz gibi estirse de ortamı zaman zaman, iyilikten başka birşey yoktur içinde. Dini de Allah'ı da sevgidir onun. Kimseyi kırkmak istemez, kimseye kin beslemez, kimsenin kötülüğünü istemez, istemeyez. En canını yakanı bile affeder, hep iyi olmasını diler. Ne problemi sever, ne de onlarla başetmeyi, zamana havale eder. Eğlenmek, gülmek, güzellikler ister.

Azra benim için koşulsuz sevgi, hiç kesilmeyen güç kaynağı demektir...Elimi kessem canının yanacağını, 37 saat konuşmadan dursam sessizliğinde huzur bulacağımı, ne kadar delirirsem delireyim beni sakinleştireceğini bildiğimdir. Azra evde kafasında gelinlik tacıyla temizlik yapacak kadar çatlak, oğlunu maniple edip yaşımızı küçük göstertecek kadar komik; sevgisi ile harika bir oğlan çocuğunu hayatımıza sokacak kadar yaratıcıdır. Azra en çoook, karşılıksız ve olduğu gibi sevdiklerimdendir, vazgeçilmezlerdendir.

Onun için bu satırlarla kendisine elinden alınmış tacı için üzülmemesini, zira mevzu bahis tacın onun ruhuna işlenmiş, ensesine  kazınmış olduğunu hatırlatıp, kimsenin onu kolay kolay elinden alamayacağını söylemek istiyorum.

Azra hadi yine de gönlü olsun crown, kaptırdığı tacı icin üzüledursun; ben de kaybettiğim iştahım için endişeliyim bugün. Bu sabah uyanıp da dün bütün gün sadece ve sadece bir küçük paket patates cipsi yediğimi farkettiğimde, hayatımda ilk defa yemek yeme düzensizliğim için endişelendim. Hemen koşup aynada yüzüme baktım ama allahtan betimde benzimde bir gariplik yoktu. Biraz zayıfladım son zamanlarda ama yazın keyfi ile alınan kiloların dışında öyle extra bir kayıp yoktu rahatladım biraz ama yine de hoşuma gitmedi ruhumun oynadığı oyun.

Önceleri yaşanan her hayalkırıklığın ardından biraz kendine dönüp, kapanmaya, biraz hayattan elini ayağını çekmeye alışkın ruh, bu sefer herşey normalmiş gibi kaldığı yerden devam ediyor olmasını kabullenemiyor ve arıza çıkarmaya çalışıyor aklı sıra anladığım kadarıyla ama onu da dinlemiyorum artık. Onun için apar topar kalkıp supermarkete gidip alışveriş yaptım bugün. Kendime en canım istemediği zaman bile yiyebileceğim şeyler ve bolca muz aldım. Üşenmedim kendime ton balıklı makarna yaptım bugün ilk defa; korkumdan sabahtan beri 2 koca mortadellalı sandiviç, makarna ve 4 tane muz yedim.

Şimdi de bütün bunların üzerine mis gibi kokulu bir türk kahvesi yaptım, fincanı kapadım, köşeye kaldırdım, yarın Seda'nın gelip bakmasını bekliyorum. Evet yarın süpriz bir şekilde Seda geliyor ben de cok seviniyorum. Genova ona, o bana iyi gelir, bol bol dedikodu yapıp, yiyip içeriz....


FOTOGRAF ton balıklı makarna @ Genova by DEN
MUZIK *( yazarken ) Balkızın Aşk Baladı by RAHMAN ALTIN


* Videoyu seyretmeyin bence; sadece muzigini ve sozlerini dinleyin..sevmiyorum bu videoyu...sorry Rahman:(



6 yorum:

  1. pek güzel yazmışsın arkadaşım... ne güzelsiniz:)
    Banu Dogan

    YanıtlaSil
  2. bayılıyorum yazılarına..Azrayı senin kaleminden okumak çok keyif verdi bana..yemene dikkat et ama:)çok öperim
    Ayse Reyhan

    YanıtlaSil
  3. bu nasil eglenceli ve dibi gelmez 1 sepettir boyle?? icinden cikanlar genelde yuregime indirir.. bazen guldurur bazen aglatir... bazen hepsini ayni anda yaptirir... ben de seni cok seviyorum hadi gel artik..
    CROWN

    YanıtlaSil
  4. Tacsiz kralicemi ve seni yaradana,boylesine guzel kalpleri hayatima sokan arkadaslarima binlerce tesekkur!! İ luv you.
    Seda

    YanıtlaSil
  5. Cok guzelll cokk...Aslansinnn!!!
    Yasemin

    YanıtlaSil
  6. Allah sizi birbirinizden ayirmasin...Benide sizden tabi :)

    Timur..

    YanıtlaSil