8 Nisan 2012 Pazar

Şahane Misafir


Ahhh ben ona buna bok atıp, bol keseden ahkam kesip, önüme gelene it gibi çemkirirken bahar gelmiş iyi mi?

İnşirah Caddesinin efsanevi manolya ağacının her bir dalı muhteşem çicekleri ile pembeleşmiş, Metin Sanat Galerisinin yaşlı teyzesi, her zamanki zarif topuzu ile dükkanın kapısına yaslanıp önünden akan insan selini seyre dalmış bile...
Yılın en güzel zamanı gelmiş, herkesin bir içi açılmış, herkes kendini deniz kıyılarına, parklara, sokaklara atmış. Orhan Veli'nin manzarası el ele, göz göze sarmaş dolaş gezen sevgililer ile renklenmiş, kendisi de ayağının dibindeki rengarenk menekşeler ve omuzunda martılar ile keyiflenmiş.
Güneş dondurmanın önünde kuyruklar oluşmaya, dondurmayı kapan bir aşağıya bir yukarıya aheste avare volta atmaya başlamış, çocuğunu, köpeğini kapan Bebek parkını doldurup taşırmış.
Atılmış paltolar, kazaklar herkes bir açılıp saçılmış, takmasalar da kaskları, çıkmış tüm vespalılar ortaya, renk cümbüşüne katılmış.
Kışın kasveti ile kapanan ruhlar hafiflemiş, kapıp sevgiliyi muhteşem boğazı arşınlama, bulup en sakin ve güzel yerini, Istanbul'un tadını çıkarma, buram buram aşk yaşama zamanı gelmiş.

Ben de sigaraydı, oydu buydu derken az kalsın bütün bunları kaçırıyormuşum ki Allah'tan çok da geç kalmadan ayıldım, attım kendimi sokaklara da bir kendime geldim. Oturup mahallenin bilimum kafelerine, herkes dışarıda olduğundan geçen bir sürü tanıdık ile sohbet edip, bir kere daha baharın ve onun insanların üzerindeki etkisinin ne şahane bir şey olduğunu hatırladım. Tüm bunların üzerine de Ferzan Özpetek'in son filmi Magnifica Presenza'yı seyredip, ruhumu daha da bir şenlendirdim.

Ehh işte deseler de seyredenler ben bayıldım. Yine çok masalsı bir anlatım, yine Sezen, yine gay karakter, yine bir parça Istanbul, yine kahkaha ve yine gözyaşı...Birçoğu için kendini tekrarlamak gibi olsa da bütün bunlar, benim için bir rituel aslında; o kadar alışmışım ki hep aynı gibi görünen ama her seferinde farklı bir his vererek bunları kullanıyor olmasına, aralarından birini eksik bıraksa ama neden diyesim geliyor, hatta neyse Serra Yılmaz ile aralarında geçen, son iki filminde onun olmamasına içten içe bozuluyor, hala bir köşeden çıkmasını bekliyorum. Her filminden bambaşka bir ruh hali ile çıkıyor, bir süre orada asılı kalıyorum, buna da bayılıyorum.

Ferzan'a da, onun bakış açısına da bahara da bayılıyorum...
Ohh be yılın en güzel zamanı, en şahane misafiri gelmiş, bu bahar ağaçlar daha da mı bir coşmuş ne diye düşünüp eve dönüşte; madem bahar dallarının bir suçu yokmuş diyerek, gidip kendime en güzeli ve renklisinden bir demet alacak çiçekçiyi arıyorum ama malesef bulamıyorum.
Ama olsun, ne yapalım, nasılsa dışarıda bir sürü var, o da yeter...


Fotograf; by YASEMIN OCAKLI
Müzik (yazarken); Gitmem Daha by SEZEN AKSU 












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder