13 Ocak 2010 Çarşamba

Kayıp Gül



Dün gece biritip de mutlaka okumalısın diye crown'un bana bıraktığı Elisabeth Gilbert'in yeni kitabı Commited ile birlikte, başucumda okunmayı bekleyen kitapların sayısı 3 den 4 e çıktığı ve herşeyi yarına ertelediğim halde, bu sabah smeralda'dan gelen süpriz mailin ardından,  kalkıp gidip Kayıp Gül'ü aldım ve bir çırpıda okuyuverdim.

Konuşmadığımızdan bir iki haftadır, öyle çok da detay bilmediği halde; Kolera Günlerinde Aşk'tan sonra bu kitabı oku, hatta italyancası da var, bir de postala istersen diye kilit cümleyi kurduğundan olsa gerek bu sefer ertelemedim, bu sefer "gider yarın alırım" demedim. Smeralda'nın okuyup da, beni düşünmesinin altındaki sebebin merakı ve nereden gelirse gelsin bir cevap bulma hevesi miskinliğimi ve uyuzluğumu alt etti.

4 saatte okuduğum, basit anlatımlı, uzun tasvirlerden ve ağdalı dilden uzak kitap kısaca ikizini ararken kendini bulan ve bunu kendinden çok farklı insanlar sayesinde başaran ve sonunda huzuru, kendinden olmayan bir adamla aşkı bulan genç bir kadının hikayesi.
Küçük Prens, yunan mitolojisi, martı ve Nasreddin Hoca hikayelerinden esinlenilerek kurgulanan kitapta diyolaglar o kadar basit ve olayların o kadar derinine inilmiyor  ki bir yandan sürüklüyor seni bir yandan da bir eksiklik var hissi yaratıyor. Ama güzel, ben beğendim, böyle bir kitaba başlayınca sonunu getirmek için sabırsızlanan benim gibi biri için ise çabucak okunuyor olması şahane doğrusu.

Konunun sevdiğim, ilgilendiğim, hakkında ne okusam kår saydığım bir konu olmasından ve en azından şu okuma meselesinindeki ertelemeyi bir son vermiş olmaktan dolayı okumaktan dolayı gayet memnun oldum.
Amouur'a da siparis etmeyi ihmal etmedim tabii; alalım bulunsun. Amouur da okusun, sonra bakarız paşa gönlüm isterse belki hakikaten postalarım..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder