7 Şubat 2010 Pazar

Veneto - Emiglia Romagna - Liguria



Çarşamba-Cuma ; yağışsız ama soğuk hava, hafif güneşli ama yine soğuk hava, deli gibi sağnak yağmur, tipi şeklinde yağan kar, yumuşacık bahardan kalma güneşli, ılık hava...3 gün, 3 bölge, 9 şehir, 7 toplantı...
rossi, zanardi, mattarollo, l.bordin, uga, vanzetti, camellini ....veee buradaki eve dönüşte tabii ki amour ve yine uga.

Yapacak çok iş ve havaya sokacak yeni bir ekip varken Istanbul'da, rossi'nin ısrarı kapris bazlı olsa da kalkıp geldim ama ne iyi etmişim. Iki saatlik bir toplantı için o kadar yolu yapmak battığından son zamanlarda, biraz abartsam da deli gibi dolaşmaya karar vermekle ne iyi etmişim. Bu sefer Mauro'ya gerek yok deyip, ilk gün ulaşımım ile ilgili rossi ile mattarollo super jestler de bulunsalar bile, Mauro'suz olmazmış bu is diyerek çağırarak onu ne iyi etmişim. Bana özgürlük hissi verse bile kafama göre dolaşmak, d.p.s'i dinleyerek bu sakin adamı içimize alarak ne iyi etmişim.
Yıllardır, arada bir canımı sıktıklarında, fazla yüz verdim galiba ben bunlara diye düşünsdüğüm zamanlarda bile yöntemimi değiştirmeyerek, sabrın kollarına sığınarak ne iyi etmişim.
Eski rakip, yeni müşteri olunca, bir kere daha anladım ki onlara karşı hep mesafeli ama sakin durarak, kimin ne kadar iş yaptığı ile ilgilenmeyerek ve hırslanmayarak ne iyi etmişim. İyi ki hisselerimi dinlemişim, iyi ki kapıları hiç çarparak çıkmamışım, iyi ki numaralara takılmayıp herkese aynı özeni göstermişim...

Profesyonel hayatımın başladığı am 10 senedir hiç gitmediğim, şehrin sınırına gelmeden bir adet bile yol indikasyonu bulunmayan Trabaseleghe'den geçerken, geçmişte yolculuk yaptım adeta. Koca bir alişveriş merkezi ve devasa bir grafik şirketi dışında, son 10 sene içinde hiçbirşey değişmemişti ama ben aynı den değildim. Şehir merkezindeki kaldığım otel ( albergi centrale - tek otel ), alışveriş yaptığım outlet, içinde saatlerimi geçirdiğim kitapçı-kirtasiyeci, restaurantlar şaşırtıcı şekilde aynı idi. Yine outlete girdim, yine kitapçıda zaman geçirmeye çalıştım ama artık herşeyin gani gani bulunduğu şehrimden dolayı aynı tadı alamadım. Ama bol bol eskiyi düşündüm, orada olmaktan keyif aldım.

Mevsimden mevsime atlaya zıplaya şehir değiştirip, bu seyahatte elimden hiç düşmeyen blackberry ile tüm işleri hallettikten, super toplantılar yaptıktan sonra haftasonu için Rapallo'ya, tiger'ın deyimi ile eve geldim.

Ve bu haftasonu amour'a aitti; ne istediğini bilmeyen, şımarık bir sevgili daha davamız vardı. Battaniyelere sarınılarak otursakta , amour'un sıcacık evinde saatler geçirdik super donatılmış masa etrafında. O anlattı ben dinledim, o hiddetlendi ben sakinleştirdim, o sustu ben ikna etmeye çalıştım. Uzun zamandan sonra ilk defa ben değildim konu ve o kadar yaşamak istediğim birşeyin içindeydi ki her hiddetlendiğinde deli bir karar verecek diye konuştum da konuştum. Bazen içinde boğulduğumuzda sorunların, ne kadar saçma ve anlamsız şeylere taktığımızı dışardakiler kadar göremiyoruz, bazen yutsak yada yutmuş gibi görünsek de hoşumuza gitmeyenleri olmadık zamanlarda kusuveriyoruz üstümüzü başımızı ve karşımızdakini kirleterek, bazen ne uğrunadır bilmem incir çekirdeğini doldurmayacak bir sebep yüzünden elimizdekinin değerini göremez hale geliyoruz. Hiç karşı taraftan bakamıyoruz, empati yapamıyoruz, hep ben olsam ben olsam diyoruz ama kimsenin sen ile aynı olmadığını kabul edemiyoruz.  Çırılçıplak soyunuveriyoruz önlerinde, kalbimizi açıyoruz en derin noktasına kadar, en büyük sırlarımızı, korkularımızı, hayallerimizi paylaşıyoruz ama niye ise gururu bir kenara hiç bırakamıyoruz. Herşeyi ve herkesi bir kenara bırakabiliyoruz da bu lanet gururu çıplak bedenimizi koruyan tek kalkan olarak düşünüyoruz. Yersiz gururun bir anlamı yok aslında, dünyaya meydan okuyoruz, onun karşısında başın herzaman dik durmasa ne olur diye düşünemiyorz.

Iki dolu gün dönüp dolaşıp bunları konuşarak, yeyip içip gezerek, mis gibi insanın içini ısıtan bahardan kalma günlerin tadını çıkararak geçti. Arada çok görmek istediğim film Baciami Ancora'da seyredildi, ilki kadar olmasa da beğenildi...

Şimdi eve dönme zamanı; sabah şirkete uğrayacağım, onu görür müyüm görmez miyim bilmiyorum ama gerçekten tıpkı yola çıktığım gibi beklentisizim. Ilk defa buradayım ve acaba bir yerden karşıma çıkar mı diye gözlerim onu aramıyor. Iyileşiyorum galiba....

1 yorum:

  1. Bence İtalya öyle bir ülke ki, her köşesi görülmeye değer. Sıradan bir turistin bile gitmesi gereken en az 10 şehir var. Değişik yerlere gidiyorsun, güzel geçirip, tad alıp, burada dile getirmen çok hoş oluyor :)

    YanıtlaSil