11 Nisan 2010 Pazar

Olağandışı ama Güzel...


Önceden programları, atacakları her adımı belirli turlar ile gezmek ile çok tecrübem olmadı benim.
Bu yaşıma kadar topu topu iki kere tur ile bir yerlere gittim ve hatırlıyorum da gittiklerimde de doğru düzgün onların sana sundukları programların hiçbirine uymayıp, canım nasıl istiyorsa öyle gezdim.
Zor bir olay tur ile bir yerlere gitmek, benim gibi tatilde zaman kavramını unutmak isteyen, kurallara bağlı kalmak istemeyen, yeni bir yere gitti diye sanki her an birşeyler kaçırıyormuş telaşı ile oradan oraya koşturmayı zevk olarak tanımlamayan biri için. Zor bir sürü insan seni beklerken, ne yapalım canım biraz beklesinler diyemeyen ve söylenen saatte illa orada olmak zorunda olan biri için. Bekletmekten nefret eden ama bekletilmeye de bir o kadar tahamül edemeyen biri için.
Tanımadığı ve muhtemelen o zaman diliminde ortak bir dil bulup da eğlenilse bile bir daha asla biraraya gelmeyecek insanların nedense her tatilde dırdırını, memnuniyetsizliğini, herşeye burun kıvırıp, gereksiz yorumlarını dinlemek bana göre değil. Onun içinde en güzeli atlayıp uçağa, kaybolmak sokaklarda, rüzgar nereden eserse, paşa gönül o anda ne yapmak isterse onu yapmak güzel olan. Yorgun musun, uyumak otel odasında birşeyleri kaçırıyorum telaşı olmadan, gelemeyecek bile olsan bir daha geliriz nasıl olsa bir daha edasıyla. Tatil yapmak doya doya, keyfini çıkarmak, mümkünse fiziksel de olarak ama asıl olan beyinleri dinlendirerek geri dönmek güzel olan.

İşte Japonya'ya da bu kafa ile gidecektik ancak hasansan ve kazumi dediler ki Tokyo'da bildiğin gibi yap ama Kyoto programımıza katılsan iyi olur, gerçek Japonya orası, orada bizimle gezmek farklı olacaktır. Sonuçta bu bir tur değildi, ben tanımasam da gidenlerin hepsi arkadaştı, hasansan ve kazumi sadece arkadaşlarına özel bir program yapmışlardı, mantıklı geldi, olur dedim.
Dedim de dedikten sonra beş para almadan herşeyi organize eden bu super insanın Kyoto programı gerçekten zengin, gerçekten turist olarak giderek yapılamayacak kadar enteresan ama gerçekten saati saatine belirgindi. Bu programda herkes birbirine uymak zorunda dediler, ona da ok dedim.
Dedim de dedikten sonra beş dakika geç kalacağım, bekleteceğim insanları, ben bekletmezsem bile crown'lar bekletecekler diye stres de olmadım değil hani. Çok eğlendim, çok şahane bir seyahat yaptım, asla ve asla tek başıma gitsem bulamayacağım yerlerde kaldım, bulmuş bile olsam adlarını asla rezervasyon bile yaptıramayacağım yerlerde yemek yedim, iyi ki onlara katıldım ikinci ayakta ama bir kere daha anladım ki toplu hareketler, planlı programlı işler bana göre değil.

Öylesine değil ki dün gece bile rüyama girdi; panik yaşadım...

Japonya'dayız, Kyoto'da galiba; saat 13.00 de hareket etmemiz gerekirken hasansan dua etmesi gerektiğini söylüyor. Kazumi elleri hazırladığı parlament mavisi parlak ipek bohçaları kapatıyor, osegaki yapıyor hiç görmediğim bir şekilde. Bunu yapabilmen için ileri seviyede olman gerekiyor diyor hasansan bakışlarımı farkedince ve gidiyor. Aklıma gece yatmadan önce yapacağımı söylediğim şeyi yapmadığım geliyor. Hasansan giderken birden budist bir rahip mi oluyor yoksa hızla geçen arabaların arasından bir budist rahip mi beliyor anlamıyorum ama fotografını çekiyorum ve inanılmaz güzel bir fotograf oluyor, herkese gösteriyorum, hayran oluyorum.

Saat 13.20 hasansan döndüğünde, tam otobüse doğru hareket ederken herkes ben tuvalet gitmem gerektiğini söylüyorum, söylenmeye başlıyorlar, ben de o zaman aslında 13.00 de hareket edecektik ama şimdi 20 geçiyor, bir dakika daha beklesek birşey olmaz diyerek gülüyorum.
Yolun karşısına geçip de yukarı çıktığımda bir otel odasında buluyorum kendimi ve birden sabahtan almam gereken bavulllarımı almadığımı farkediyorum, kendime şaşırıyorum. Tam bavulları yerlerinden almaya kalkınca birden dışarda bıraktığım eşyaları görüyorum, o sırada bir otel görevlisi girip içeri odayı boşaltmam gerektiğini bildiriyor, iki dakika sonra çıkacağım derken, hayır diyor hemen, odanın sahipleri geldi bile diyor. Oda birden koridorlu üç odalı bir ev oluyor, çocukluğumdan çimenserlerin evi gibi, koridorda yürüyüp yeni müşterileri görüyorum. 3-5 yüzü asık, karanlık rus adam kendi dillerinde konuşurlarken, ben bavul topluyorum hemen çıkacağım diyorum ingilizce, patronları olduğu belli diğerlerine göre daha sempatik ama yine de korkutucu tip rahat ol, önemli değil diye cevap veriyor bozuk bir ingilizce ile.
Hemen odaya dönüp hızlı hızlı toparlanmaya çalışırken, dışarıda bıraktığım eşyaların ne kadar çok olduğunu görup hem şaşırıyorum hem de panik olup crown'u arıyorum, benim bavullar hazır değil , hasansan'a söyle 5 dakikaya daha ihtiyacım var diyorum, ben söyleyemem sen söyle diyor, yardım istiyorum.
Sonra birden yeni arkadaşlarım yaseminab.,tülay ab., crown, rey hepsini odamda buluyorum. Bir yandan dalga geçiyorlar benimle birden yardım ediyorlar toplanmama. O kadar çok eşya varki, her elimi attığımda şaşırıyorum, yüzlerce rengarenk yüzük, takı var. Önce tek tek koymaya, sonra toplu halde çantaya sıkıştırmaya çabalıyorum. El çantamı alıyorum elime, içinden sular damlıyor, damlalar sızıntıya, sızıntı daha şarıl şarıl akmaya dönüyor, içinden bir şey çıkarıp kapaklı, çantayı sıkıyorum, tüm suyu bir anda boşaltıyorum. Temiz mi bu su diye bakıyorum, tertemiz olduğunü görüp rahatlıyorum.

veee sıkıntı vermiş olacak bu rüya bana ki gecenin bir yarısı uyanıyorum. Tekrar uykuya daldığım da ise daha da komik bir şekilde, nerede olduğumu anlamadığım bir yerde, bir nehire arabamla atlayıp, atladığım yönün tersine ani bir dönüş yaparak suyun üzerinde araba kullanıyorum. Sonra beni durduyorlar sen kraliyet ailesinden misin diye soruyorlar. Anlatıyorum birşeyler, hiç görmediğim acayip bir yerdeyim, bu zamanda değilim sanki, Pinhan geliyor aklıma, bir sürü güzel ve enteresan birşeyler oluyor ama sabah erken çalan telefon ile uyanıyorum.

Gülüyorum kendi kendime ve bayılıyorum bu fantastik rüyalarıma. Ilkinden gece korktuğumu hatırlayınca da korkacak birşey olmadığına, ayaklarımın altı kaşınmadığından henüz yarın ki yolculuğu ve yolculuk sırasında olacak olağandışı güzel birşeyleri haberdar ettiğini düşünüyorum.

Hadi bakalım, yine düşüyoruz yollara, bakalım neler olacak?

3 yorum:

  1. Canimmm...Yine guldurdun beni pazar pazar! Ben de bayiliyorum bu fantastik ruyalarina :) Sana da bayiliyorum :)) Yaninda oldugum surece bavullari bosaltip toplarim ben.. Iyi yolculuklar yine sana. Rahat rahat git, cok mutlu don.. Gittigin yerde guzel uyu, ustunu iyi ort :))

    YanıtlaSil
  2. Hahaha gerçekten çok komiğime gitti bu rüya. Planlı tatil bilinçaltına nasıl işlediyse artık, bayağı etkilemiş seni.
    Ama hak vermiyor değilim, hiç hoşlanmam turlardan. Kendi turumu kendim yaparım.

    YanıtlaSil
  3. evet yaaa nasıl işlediyse içime, aradan bir hafta geçmesine rağmen rüyama girdi yeniden :)
    yalnız asıl fantastik olan ikinci bölümdü, nerden çıkarıyorum bunları, bilinçaltımda nasıl bir fantezi dünyası saklı belli değil...dur ben bunun üzerine de bir araştırma yapayım, bir sebebi olabilir mi acaba diye.. :)

    YanıtlaSil