31 Ocak 2010 Pazar

bACK in town...


Mauro arabayı kullanıyor, yine güzel bir cd, her telden çalıyor, aynen sevdiğim gibi; yolculuk Rapallo'dan Fidenza'ya topu topu iki saat. Gidip 2-3 saat sonra yeniden geri döneceğiz. 4 senenin sonunda Mauro tam kıvamında, göremese de kocaman gözlüklerimin altından gözlerimi, anlıyor halimi, koyuyor cd'yi, bırakıyor beni kendi halime. Sabahın körü, hava soğuk, bir noktadan sonra yer gök beyaz, heryer karlarla kaplı, aklımda ise tabii ki yine aynı düşünceler...Hani bunu yas diye adlandırmışlardı ya önce anotherstar, arkasından t-la-bar, birden yas ile obsessionu birbirine karıştırma ihtimali var mı diye düşünmeye başlıyorum.

O günden beri de birşeye çok çok çok ama çok üzülüp, ondan başka birşey düşünemez halde olmak ile konuyu saplantı haline getirmek arasında ne tür bir fark olduğunu, aradaki ince çizgiyi geçip geçmediğini nasıl anlayacağını düşünüyorum. Zira her türlü güç gösterisini bir kenara bırakarak, zayıf taraflarını bile göstermekten çekinmeyerek, salt kendin olarak birinin karşısına dikilmek okey de saptlantı gibi hastalıklı bir ruh haline girmeyi bu beden, bu ruh, bu beyin kaldıramaz; bunu da yaşamam gerekiyormuş, demek ki buradan da birşeyler öğrenmem gerekiyormuş diyemez, işte o kadar kendini bırakıp, ileriye gidemez.

Birkaç gündür yas ile obsession arasında ki farkları düşünüp, listelerken, hala çizginin bu tarafında olduğumu anlıyorum anlamasına ama aradaki çizginin adeta gözle görünmeyecek kadar ince olması da rahatsızlık vermeyecek gibi gelmiyor. Her ne kadar heryerde ve herşey de güçlü olmak zorunda olmadığımı, olamayacağımı, ne kadar görmezden gelip, göstermemek için de başkasına extra çaba sarfettiğim zayıf noktalarımın varlıklarını kabul edip onlarla yaşamayı öğrensem de saplantıyı kabul etmem mümkün gözükmüyor.

Ve sanırım işte bu yüzden, bu sefer döndüğümde evime, Istanbul basmıyor; bir buçuk aylık ruh hali gözle görünür birşekilde değişiyor. Bir cumartesi günü daha eve kapanıp, geçirilmiyor. Çalan her telefona cevap verilip, programlar yapılıyor. Olması gerektiği gibi süslenilip, crown ve l.buddha ile buluşuluyor; hatta bu son bir aydır sesi soluğu çıkmayan i.k.d bile bir kahve için bize katılıyor, sonra ayrılıyor. Sohbet ediliyor, gülünüyor, dalga geçiliyor, sinemaya gidilip ( It's Complicated) bir kere daha Merly Streep'e hayran olunuyor, iyi vakit geçiriliyor. Yine birileri ile karşılaşılıp, ayak üstü sohbetler ediliyor; etraftakilerin bakışları iyi geliyor; "yeah baby you are back in town!"

1 yorum: