10 Nisan 2010 Cumartesi

NICO


Son zamanlarda, özellikle son bir kaç gecedir hep rüyamda ya yataktan çıkasım yoktu; kimseye söylemesem de, yazmasam da, hatta o hep kızgın ve kırgın ve ben hep aynı kendimi affettirme çabamı farklı farklı sahnelerde yaşasam da o var diye rüyalar aleminde kalmak geliyordu içimden.

Hep iyiye yorarım gördüklerimi, hep içten içe yaşananlar bitmedi hala inancı var ya, son gecelerin de verdiği ümitle, çaktırmadan kimseye, kendime bile, bekliyordum birşeyler olacak diye.

Oldu da gerçekten! Amour'un mesajı arkasından telefonu ile aldım tatsız haberi. Iki senedir SLA adlı, tam olarak ne olduğunu bilmediğim ama gencecik bir adamı bilinci dışında, konuşma yeteği dahil her türlü vücut işlevlerini kaybettirerek bir yatağa bağlayacak ve tek başına hiçbir şeyi yaptırmayarak, yatalak bir şekilde yaşatacak kadar illet olan bir hasatalığa yakalanan NICO'nun dün gece gözlerini kapadığını ve aralarından ayrıldığını öğrendim.

Bir yandan üzüldüm, kendini sadece gözleri ile ifade edebiliyor olsa da nefes aldığı her günün karısı, iki küçük çocuğu ve onun gibi iki senedir her hafta en az iki kere ziyaretine giderek, onu dışardaki yaşantı ile bağlantı içinde tutmaya çalışanlar için bir ümit olduğunu bildiğim için.
Ama bir yandan da çaresi olmayan bu illet ile her günü kimbilir nasıl bir hayal kırıklığı, kızgınlıkla yaşayan bu adamın acıları dindiği için belki de kurtuldu dedim.

Onun anlatıklarından tanıdım Nico'yu, hiç görmedim, hiç konuşmadım. Ne olursa olsun her salı ve perşembe akşamlarını ayırdığından ona, hikayelerini dinledim ve çok düşündüm zamanında. Nasıl birşey yaşıyor olduğunu hayal etmeye zorladım kendimi, karısını düşündüm defalarca kafasından geçebilecekleri hesaplamaya çalışarak. En çok çocuklar yaraladı beni bu hikayede herzaman; kendilerinden bile çaresiz ve ilgiye muhtaç, onlara dokunamayan, onlarla oynayamayan, onları sevdiğini gösteremeyen, hem var olan ama bir yandan olmayan baba ile aynı evde yaşamanın, onları nasıl etkileyebileceğini merak ederek. Babalarında bulamadıklarından ihtiyaçları olanı, nasıl ona bağlandıklarını, her gittiğinde biraz daha kalsın diye nasıl ısrar ettiklerini her anlatığında içim buruldu.

Bugün bir kere daha Nico için üzüldüm, genç yaşında bunları yaşadığı için. Karısı ve o iki küçük yavrucak için üzüldüm, bütün bunları deneyimlemek ve bu acılar içinde yoğruldukları için. Onu düşündüm, onu için üzüldüm; biliyorum ki özünde o da kurtulduğunu düşünüyor, biliyorum ki böylesinin geride kalan en yakınları ve özellikle çocuklar için daha iyi olduğunu düşünüyor, ama yine de biliyorum ki üzülmüştür çok. Onu düşündüm ve üzüldüm, hissebileceklerini bildiğim için.
Telefona sarılıp aramak istedim, söylenecek yoksa da birşey varsa içinde dökmek istediğini dinlemek istedim ama yapamadım; amour kızgındı çok dedi, sinirli ve tek başına kalmak istiyordu dedi şaşırmadım. Rüyamda da hep öyle değil miydi zaten?

Aramadım bugün, yapamadım, bulamadım o gücü kendimde. Yarın...

1 yorum:

  1. Ailesi adına çok üzüldüm. Başları sağolsun.
    Kendime benzettim ne yazık ki o çocukların yaşadıklarını.
    Evet mutlaka etkileneceklerdir ama bir yandan da güçleneceklerdir.

    YanıtlaSil