13 Aralık 2009 Pazar

Fularlı Kadın



Pazar günü olması ve pazar günü hiçbir gücün onu evinden, nişantaşı sınırlarından çıkarması mümkün olmadığını bildiğimden funny guy'ın hadi kahvaltı yapalım teklifine hayır demedim. Uzun süredir telefonlaşma harici, yüz yüze görüşmediğimizden olsa gerek, benim mahallemde kahvaltı etmeyi bile kabul ettiğine göre, çok özlemiş dedim. Hakikaten de öyledir o, inatçıdır, istemediği hiçbirşeyi zorla yaptıramadığın türlerden.
Funny Guy ile House Cafe'de, ordan burdan ve herşeyden, güle oynaya, dedikodulu, politikalı, bol kahkahalı ve bol dalga geçmeli kahvaltıdan ve bana getirdiği Marakesh magnetini de aldıktan sonra, kendimi HK'e attım.
Hiç çaktırmadan heyecanla beklediğim yolculuk için hazırlanmam gerektiği halde niye ise ağırdan alıp yine herşeyi son dakikaya bıraktığımın, iki ayağımı bir pabuca sokmaya doğru gittiğimin farkındayım, onun için hazır bu soğuk ve yağmurlu günde dışari çıkmışken bir kalemi halledeyim dedim.

Olay kendini evden dışarı atmakla bitiyor aslında, bir kere dışarı çıktım mı, sonrası kolay, miskinlik falan kalmıyor, çıktım mı giresin gelmiyor. Bugün herkes sıcak evinde, muhtemelen sıcak battaniyelerin altında, sakin birgün geçirmeye karar vermiş olacak ki, hayli boş olan HK'de işimi 20 dakikada halledip, ehh şimdi nereye sorusu ile başbaşa kaldım. Böyle durumlar içinse dönüp dolaşılıp, gidilecek ve sarmalanılacak tek yer ana kucağıdır, işte ben de atladığım gibi arabaya aynen öyle yaptım. Anneme, daha doğrusu annemlere gittim, ne de iyi ettim...

Yarım saat önce bile haber versen, nasıl yapar bilinmez, mutlaka gelenin en çok sevdiği yemeği önüne çıkarır bu inanılmaz kadın. Çok acayip bir kadındır benim annem, öyle iki satır arasında geçiştirilecek türden değildir.
Neyse hepberaber yenilen müthiş yemek ve sanki hala 8 yaşındaymışsın ki gibi sevgi gösterilerinden sonra madame marika'nın elleri ile yaptığı kahveyi ve evin içinde yasak sigarayı içmek için kendimizi attığımız bahçede sık sık olduğu gibi çoğunluğu eski günlerden keyifli bir sohbet sonrası, güzel bir pazar geçirmiş olmanın verdiği rahatlık ile evime doğru yola çıktım.

Tam o çok sevdiğim köprüye geldiğimde ise, evde konuşulanların etkisi ile olacak, birden aklıma köprü üzerinde yaşadığımız bir an geldi.

Sene 1978-79...Zaman ve mesafe mevhumu olmayan ve her daim seyahat eden anne ve 3 yavrusu şeklinde yine bir yerlerden dönüyoruz. Baba tüm hayatı boyunca olduğu gibi çalıştığından yine bizimle değil, abi yeterince büyük olduğundan herhalde alınmamış. Nereden dönüyoruz şimdi en küçük bir fikrim bile yok ama herzaman ki gibi bizi o zamanların en favorisi, abla delisi, en küçük dayı t. yeşil vosvosu ile  haremde karşılamış ve eve götürüyor. Anne ve dayı önde, biz üç bıcırık arkada tam Boğaz Köprüsü üzerindeyiz ve herzaman ki gibi arka cama yapışmış, geride gelene el sallama oyununu oynuyoruz.
Hahahahahaha hatırlıyorum da şimdi bazen karşıdakine gına getirtene kadar sallardık o elleri, belki de sadece bu yüzden bugün bana aynısını yapan bir çocuk gördüğümde, hiç pes etmeden sallıyorum o eli direksiyon başında, hatta bazen kendime hakim olamayıp dil çıkardığım falan bile oluyor, sırf pes etsin, önüne dönsün diye...
Neyse yine aynı şeyi yaparken, o zaman arkadan gelen adam ve kadını hiç unutmayacağım herhalde; filmlerden fırlamış gibi bir halleri vardı. Beyaz üstü açık, küçük bir araba ( bugun düşününce eski model bir porsche  gibi hayal ediyorum) arabayı kullanan bir adam ve başında fuları, gözünde kocamannnnn gözlükleri inanılmaz bir kadın ve o rüzgardan dalgalanan fular. O kadar güzel bir sahneydi ki, kadına hayran kalmamak mümkün değildi. Mutluydu hemde, el salladı bize ; herhalde üçümüzünde ağzı açık kaldığından yada utandığımızdan, önümüze dönüp oturmadık ama gına da getirtmedik.

Beyin çok acayip birşey, nerden geldi birden aklıma bilemedim, ama o çok sevdiğim köprünün üzerinden geçerken bunu hatırlamak ve çooooooook güzel görünen Istanbul'a bakmak pek bir içimi ısıttı.
Tabii ki her seferinde ki gibi "Tanrim cok büyüksün, bu şehri ve içindekileri koru" ve tabii ki son bir senedir olduğu gibi "Tanrım bu sehri onunla görmememi sağla" demeyi ihmal etmedim.

7 yorum:

  1. audrey benimdir*forever*. acaba ben de soyle kafama ipek fular baglayip ciksam mi sokaklara seni ziyarete geldigimde italya'ya. wayfarer'imi da takarim tamamdir bence.
    ayrica ne kahvaltisi lan benden habersizzz?? funny guy kim lan? zaten hala kavusamadim siparislerime. ayrica bence sabahattin biz gitmedigimizden beri batti :)))
    ara aksamm. ara beni boya beni ahahahah

    YanıtlaSil
  2. sana yakışır bence , olur bence gayet guzel olur ancak geconti seni görünce ne düşünür onu bilemem, ancak ben böyle şeyleri de pek takmam o da ayri konu:)
    nasil yani buarada ??? biraz soktayim !:)
    Sabahattin donuse kaldi, ozlemistir bizi hakikaten, ara acildi fena...

    YanıtlaSil
  3. Yazıda nedense şu cümle dikkatimi çekti: "Zaman ve mesafe mevhumu olmayan ve her daim seyahat eden anne ve 3 yavrusu" insanın zaman mevhumu olmaması ne kadar güzel, hele de bu zaman için neredeyse ütopik.

    YanıtlaSil
  4. Berrak, orada annemden bahsediyorum ve bugun icin utopik sound etsede aslinda onu ve yasantisini dusundugumde pek oyle gelmiyor, tabii belki de onunla yasamis biri oldugum icin hatta normal geliyor. Onun yavrulari olarak bizde de mesafe kavrami hic yoktur mesela, para ve zaman mevcutsa, bir bakarsin cikmissindir yola...
    Sonucta benim annem hayatinda tek birgun bile ev disinda calismamis bir insan olarak, yanina aldim mi cocuklarini yola cikan bir kadindi. Kendi kendimize yetebildigimiz de ise yine cok uzerinde dusunulecek bir durum kalmamisti.
    Cok komik hikayeleri vardir bu seyahatleri ile ilgili, becerebilirsem birgun oturup yazacagim...:)

    YanıtlaSil
  5. :) Ben de abimle yapardım o el sallama işini..

    Arkadaki tüm arabalara el sallar, tepki vermeyenlere bozulurduk.

    Arabanın camından sana el sallayan bir meleğe ne tip bir sebeple tepki vermez insan, aklım almıyor. Ölü evine de gitsen, kavga/dövüşten yeni de çıksan, yarım saniyeliğine de olsa bir gülümser insan. Çocuk onlar yahu.. bildiğin melek....

    Anne-baba önde, arkadaki 2 çocuk camdan arabalara el sallıyor... daha güzel, daha sıcak kaç fotoğraf varki şu hayatta??

    YanıtlaSil
  6. gerçekten de öyle; bilemiyorum bana bizi mi hatırlattığından yoksa çocukları mı sevdiğimden ama karşılaşinca böyle bir durumda otomatik olarak gülümseme beliriyor yüzümde...bir de çok can sıkıcıdır cevap alamamak, hatırlıyorum, onun için de burulsunlar istemiyor canım...

    YanıtlaSil
  7. Biz de bazen kardeşimle birlikte, el salladığımız kişi cevap vermezse, dil çıkarırdık :) arsız mıymışız ne :)

    YanıtlaSil