28 Mart 2010 Pazar

SHINJUKU


Dün akşam crown, sinem & borga, dünyanın gerçek anlamda diğer tarafından dolanarak, 12 saatlik uçak ve 2 saatlik son darbe vuruşu otobüs yolculuğu sonunda sürünerek nihayet otele ulaştılar. Kocaman sarıldık birbirimize, hasret giderdik ama onlar yolculuktan ben jet lag'dan yorgun düşüp detayları ertesi güne bırakıp erkenden uykuya daldık.

Bu sabah, ilk defa tokyo sokaklarına daldık. Atladığımız gibi otel önünden renkli taxiye, direk Shinjuku'ya gittik. Ben Nikon D90 almak istiyordum, onun ile ilgili çok hain fikirlerim vardı, ama hazır alacakken bu seyahat boyuncada tüm fotografları onunla çekmek mantıklı olacaktı, dolayısı ile hasansan'ın tavisyesi ile Yodobashi Camera diye 8 katlı, elektronik adına ne ararsan bulacağın mağaza ile güne başlamaya karar verdik...Sonrası kaos, sonrası, içimize işleyen soğuk, sonrası ağzımızı açık bıraktıran enstantaneler.

Tokyo çok büyük, Tokyo çok renkli, Tokyo çok kalabalık, hareketli ve enteresan bir şehir. Tokyo'da binalar kocaman, binalar üzerinde rengarenk panolar kocaman. Tokyo'da yollar geniş, yollar kat kat ama trafik tam anlamı ile bir felaket. Çok araba var, trafik sıkışık çoğu zaman ama kaos yok. Korna çalanı duymadım, yolun ortasında zırt diye duran ve bekleyen arabaların arkasından bile ama koca ve sıra sıra mağazaların önündeki seni içine çekmeye çalışan satıcılar inanılmaz çığırtkan. Bizim kapalıçarsı var ya kapalıçarsı, bu mağazaların yanında süt dökmüş kedi misali.
Şehrin çesitli yerlerinde kalan bahçeler var ama Tokyo yeşil yok. Tokyo'da dolaşırken olmasaymış japonca yazılar dünyanın herhangi bir yerinde olduğunu zannebilirdim.

Tokyo çok ama çok garip yer; teknoloji öncüsü ülkedeki otellerde wifi yok. Neredeyse kimse ingilizce bilmiyor' ama kibarlığından sana yardımcı olmak için dört dönüyor. Tokyo dünyanın herhalde en temiz şehirlerinden biri ama hiçbir yerde çöp tenekesi yok. Belediyeden belediye değişse de bazı sokaklarda dışarıda sigara içmek yasakken, kapalı mekanlarda sigara içilebiliyor.
Tokyo'da turist çok ama çekik olmayan turist neredeyse hiç yok.
Tokyo'da insanlar gerçekten garip, öyle kıyafetler ve öyle makyajlar ile sokaklarda dolaşıyorlarki bir karnaval haftasında olduğunu düşündürüyor sana. Genel olarak kötü giyiniyorlar, genel olarak garip yürüyorlar, genel olarak çok güleryüzlüler, genel olarak çok saygılılar ama yavaşlar; yavaş anlıyorlar, yavaş düşünüyorlar, yavaş hareket ediyorlar.

Shinjuku'da başlayan gün, sokaklar arasında nereye gittiğimizden habersiz dolaşarak geçip etrafa bakınarak ve bol bol fotograf çekerek geçti.
Yodobashi camera dışında hiçbir mağazaya girmeyip, etrafta dolandık bütün gün.
Sadece iki saat önce aldığım kamerayı yere düşürerek lensinin bir parçasının çatlamasına azıcık ama gerçekten azıcık üzüldüysem de genel olarak güzel bir gün oldu.



Akşamında ise bir müzenin cafesindeki gerçek japon mutfağından çooooook enteresan şeyler tattıktan ve  yedikten sonra, Lady Crystal yatch ile nehir de gece turu yaptık. Sağolsun yine hasansan ve kazumi ayarlamışlardı; yazın olsa çok daha keyifli olurdu elbet ama soğukta olsa dışarısı yine şehri birde nehir ortasından görmek, köprüler altından geçmek güzel oldu çok.
Çok köprü var şehirde ama ben en çok Boğazköprü'nü andıran Rainbow Köprüsü sevdim, geçerken altından dilek dilemeyi ihmal etmedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder