26 Mart 2010 Cuma

TOKYO ile Kavuşma


Biraz gürültülü kalktıysa da koca gövdeli uçak, 11 saatlik uzun yolculuk sonunda gerçekten de kuş gibi konuverdi toprağa. Yolculuğun ilk beş saatini film seyrederek harcadığımdan sonrasında uyuyup, uyanınca sersem gibiydim ama büyük ama düzenli ve hızlı Narita Havalimanında herşey yağ gibi aktı ve indikten 45 dakika sonra kapıda otele gidecek otobüsü bekler durumdaydım.

Ilk şokum hava oldu tabiiki; bu kadar okumayı seven biri olarak dünyanın neresine gidersem gideyim, önden iki satır okuyup da bilgilenmek gibi bir huyum olmadığından ve gittiğim her yerde rüzgar nereden eserse, koklaya koklaya şehirleri tanıdığımdan ve ayrıca uzak olan her yer sıcaktır cehaletimden 10 derece, bulutlu ve keskin soğuk hava suratıma çarpınca üzülmedim dersem yalan olur.

Ikinci şokum ise , sigara oldu. Açık havada bile sigara için kapalı duman odalarını görünce, nasıl yani yaaa oldum. Yorgunluk, soğuk zaten vurmuştu da bu bana yapılır mıydı? Allahın açik havasında, leş gibi kokan küçücük odaya girmek tatsız tabii tatsız olmasına da yapacak birşey yoktu.

Sonrası.... Sonrasında saat gibi tik tak işleyen sistem ile otobüse binip 2 saatte otele vardım. Beni tanıyan ve daha evvel burada bulunmuş herkesin ilk tembihi sakın taxiye binme olduğundan, allahtan söz dinlemişim dedim, çünkü havalimanı gerçekten şehrin çok dışında ve 300 dolar yerine sadece 30 dolar harcayarak otele varmış oldum.

Grand Prince Takanava otelimiz; bu sene her yerde Grand'lardan gidiyoruz. Otel güzel, temiz, tüm merkez istasyonlara yakınlığı sebebi ile yabancılar için çok uygun olduğunu söylediler ama şehire daha henüz çıkmadığımdan nasıl bir semtteyiz anlamadım. Yarın öbür gün şehri koklayınca tam fikir sahibi olacağım ama çok şahane bir japon bahçesi var, onu çok beğendim.

Meğersem acayip önemli ve güzel bir zamanda gelmişiz. Kiraz ağaçlarının çiçek açtığı ve Japonların yeni yıla girdikleri dönemmiş bu. Yol boyunca ve bahçede de gördüm muhteşem çiçek açmış ağaçları ama hasansan havaların bu kadar soğuk olmasından dolayı hepsinin daha henüz açmadığını söyledi. Bilemedim bana bu hali ile bile şahane gözüktü.

Bugünü otelde dinlenerek geçirdim; evet biliyorum sadece bir haftam var, evet biliyorum ilk defa geliyorum ve evet biliyorum kim bilir bir daha ne zaman gelirim ama bu yorgunlukla deli danalar gibi dolanmak bana göre değil. Keyif adamıyız biz. Tanıdı çıkaramadıktan sonra eziyete dönüşüyorsa zevk, zevk değildir.

Bu gece yalnızım, yarın akşam crown, snm ve borga geliyor. Yarın onun için hasansan'lar ile şimdi yine adını unuttuğum samurayların şehrine gidip, bir sürü fotograf çekeceğim :)

7 saat ilerideyim, onun için kendi dünyamdan çok kopuk değilim...En çok doa güldürdü beni " coming soon; Den is in the moon ".... çok şeker...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder