7 Mart 2010 Pazar

Işte Bu Gerçekten Şahane


Dün bütün geçmiş haftanın yorgunluğunu atmaya çalıştığım ve mümkünse önden kutlanmaya karar verilen doğumgünü yemeğine gitmemenin yollarını düşünürken, telefon eden e.e'ye " gelmesem olmaz mı? " dedim, direk "olmaz" deyiverdi, "peki asilik yapıp gelmezsem, sana çok ayıp olur mu" dedim " hem de çok, mümkün değil, 33 ü kutluyorum, en seksi yaşım" deyince ve kendisini 15 dakika sonra kapımın önünde bulunca önce HK, sonrasında topuklu giyilecekse hiçbir tür çorap sözkonusu olmadığında ne giyilmeli telaşı da atlatıldıktan sonra, Üzüm Kızı gecesi neşeli başlayıp, çok neşeli bitti.

Yüksek tavanı ile diğer meyhanelerden daha bir iç açan, sazlı sözlü mekan müziğin volume u hariç gayet güzel bir seçimdi. Haftaiçi iş yemekleri dışında neredeyse 3 aydır dışarı çıkmadığımdan gece etrafı seyrederek, türk milletinin kadını erkeği ile hakikaten ne kadar kötü giyindiğini düşünerek, ama ardı ardına devrilen rakılar sonrası neşe tavana vurmuş şekilde akıp gitti. Yüzü, gözü, memeleri estetik lakin vücut ve allah vergisi sesi güzel Rita, azıcık içimi burktuysa da hayallerinin yarısına gelmiş bir kadın imajından dolayı, neşeli hali ile neşeli şarkıları ile kaşık, çatal sesi duysa da zaten kendini ortaya atacak milleti, coşturdukça coşturdu.
Tamam eğleniyorum o ayrı ama ben bu türk kadınlarının içlerinde yatan asena ruhunu sevmiyorum; adabın ile atacaksan at göbeğini de şu dansöz figürleri ile saçlar havada, gerdan kırmaları ve shakira da kimmiş edası ile kıç baş oynatmaları bırakın da erbabı yapsın allah aşkına...neyse ya bana ne?

Rakıyı da özlemişim, çıkıp dağıtmayı da...5 belki de 6 rakı sonrası, ben eve gidiyorum derken yine "ahh olmaz, en seksi yaşım" silahını bir kere daha kullanan e.e'yi kıramayıp, bu sefer kendimi nupera'da bulmam, niye ise, sabahın o saati olmasına ve muhtemelen çok yorgun olmasına rağmen, beni görünce vestiyerci amcanın ( yüzyıldır odur) ," nerelerdesiniz siz, görünmüyorsunuz" farkındalığına bir sevinip, üzerine keyifli keyifli bir votka redbull da içtikten sonra, paşa paşa ama keyifli bir şekilde dönüp direk uykuya daldım ve sabaha gerçekten şimdiye kadar gördüğüm en güzel rüyalardan biri ile uyandım;

Bir reklamasyon durumu var ve onu konuşuyoruz, itiraz ettiğimiz bir durum yok da tam olarak nasıl bir hesaplama yaptıklarını anlamak istediğimizde, karşı taraftaki bir brozzi oluyor bir alessandro ki ikisininde ilk ismi aynıdır, kıl bir cevap verince bana birden avukat kesiliyorum ve rest çekiyorum. Tartışma büyüyor ama geri adım atmadığım gibi, zaman ilerledikçe kendimi daha da güçlü hissediyorum.
Arkasından arabaya atlayıp gezmeye başlıyorum, ya çin'deyim yada hindistan, bilemiyorum ama trafiğin ortasında, kalabalık bir kavşakta duruyorum. Birden birşey yapmak için arabadan iniyorum trafiğin tam ortasında ama tekrar akmaya başlayınca hemen arabaya atlayıp, önümdeki ortası çim yuvarlaktan sola dönüp, ilerlemeye devam ediyorum. Önce araba ile gezeyim, sonra beğendiğim yerlere giderim diye karar veriyorum; neresi olduğunu bilmiyorum ama daha önceden bildiğim bir yerdeyim.
Bir rampadan yukarı çıktığımda, sağımda bizim kanyon misali yarı açık, döner katlı bir alışveris merkezi görüyorum, araba ile içinde dolaşmaya başladığımda ise bir alışveriş merkezinden çok sanat galerisi olduğunu düşünuyorum, her yerde tablo satan çok şık dükkanlar var, buraya daha sonra mutlaka gelmeliyim diye yola devam ederken birden alt katta ki iki adam büyüklüğündeki Mevlana heykeli dikkatimi çekiyor ve hemen oraya gidiyorum. Herhalde sahibi bir türktür diye içimden geçirirken, gerçekten çekik gözlü olmayan ve Türk olduğunu anladığım dükkan sahibi ile karşılaşıyorum." Merhaba" diyorum bana türkçe "merhaba " diye güler yüzu ile cevap veriyor. Etrafta alçıdan yapılmış, yüzlerce Mevlana heykeli ve duvarlarda da yağlı boya Mevlana potreleri var; o kadar şık ve o kadar herşey ecru tonlarında ki inanılmaz hoşuma gidiyor. Tam ben etrafıma bakmaya devam ederken, önce içeri dükkan sahibinin diğer kardeşi giriyor ve bana " biz de sizi bekliyorduk " diyor, " ben " bir yanlışlık olacak, sizi arayan ben değildim, ben bile buraya geleceğimi bilmiyordum" diyorum ama " nasıl olsa bizi arayaktınız " diyor, o zaman ben de ona " belki de ben burayı gördükten sonra birini söyleyecektim ve o arayacakti" diyorum ve o sırada onlardan birinin kızı gelip yanıma bana iki adet numune veriyor yaptırmam için, bunları bana vermeden hemen önce de babasının kulağına " ben ona sermaye vermeye karar verdim, baksana hem de sempatik bir kız " diye fısıldıyor.
Masanın üzerine koyduğu iki adet deri takıma ve her ikisine de bağlanmış deri eldivenlere dikkatle bakarken, o gün ne kadar şanslı ve o anda ne kadar huzurlu olduğumu düşünüyorum ve birden dükkan sahibinin oğlu ile telefonda annesinin gelinliği ve değeri hakkında konuşmaya başlıyorum...

Bu benim his olarak gördüğüm ennnnn güzel rüyalardan biri idi. Yer ve insanlar o kadar güzeldiler ki, içim rüyada gerçekten huzur dolu idi. Bu rüyanın anlamına bile bakmaya gerek yok bence çünkü başlı başına şahane.

2 yorum:

  1. rakiyi ozlemissin ne sahane...hadi sabahattin'e gidelimmm :))))) artik bir normal insanlar gibi rahat rahat baskalari olmadan goruselim.
    anotherstar

    YanıtlaSil
  2. belki cuma aksami gideriz...pazar gunune bırakmayalım, bu hafta bütün dünya burada, gidersek cuma gideriz, yoksa haftasonu beni yataktan kazımak zor olabilir :)

    YanıtlaSil