3 Mart 2010 Çarşamba

Eve Dönüşte Iflah Olma Meselesi


Az uyudum, huysuz uyandım; huysuzluk yapmak gibi bir derdim yoktu ama damarıma bastılar. Küçük şehrin küçük küçük adımlarla, yavaş hareket eden insanları daha uyanmamış, kanına bol şekerli çayı karışmamış halimi bir anda zıvanadan çıkarmayı başardılar. Sonrası, sonrasını hatırlamıyorum. Bir hışım çıkıp otelden, arka koltuğa kıvrılıp uyudum tüm yol boyunca.
Hala da uyanmış değilim, bedenim yapması gerekenleri bir robot mantığı ile yapıyor ama ben şuanda aslında burada değilim.

Gözlerim açık, herzaman ki yerimde oturarak etrafıma bakıyor gibi görünüyorum ama hiçbirşey görmüyorum. Havaalanına girdiğimden beri kimse sesimi duymadı, bir tek ben kafamın içindeki beni duyabiliyorum; iflah olmaz beni...

Bu sabah karar verdim ki ben iflah olmaz biriyim; konuşuyorum, konuşuyorum, olması gibi de hareket ediyorum ama bir türlü yapmam gerekeni, dilimden değil içimden silip atmayı beceremiyorum. Kendi kendime sınırlar koyuyorum ama bir yenisini oluşturmak 30 saniyemi almıyor. Ben neden böyleyim, neden herşeyi olduğu gibi kabul edemiyorum...Kabul ediyor gibi görünüp, öyle de hareket ediyorum ama içimde, kendim ile başbaşa kaldığımda kafamdan ve gönlümden o kadar farklı şeyler geçiyor ki sonuçta olmadığım, hissetmediğim gibi hareket ettiğim gün ışığına çıkıyor....

Amaannnnn sabah sabah nerden çıktı ki bu iflah olma meselesi; olan olacak zaten...Sen kalk git uçağına bin paşa paşa, seni çağırıyorlar.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder