11 Aralık 2009 Cuma

Adı Neydi ki Şehrin?




Bu gündüz uykularının rüyalarının gecedekilerden bir farkı var mı acaba? Verdikleri his her seferinde biraz farklı olduğundan, içerik ve mesaj bakımından da bir farkları olabilir mi diye düşünmeden edemedim birden....

Bir evin içindeyim, daha önce bulunduğum, çok iyi tanıdığım bir ev; yeni degil, tam olarak hatırlamıyorum ama son iki sene içerisinde yine rüyamda gördüğüm bir ev. Ev sahipleri farklıydı, bulunduğu şehir farklıydı, dekorasyonu farklıydı ama ev aynı evdi.
Bu sefer ki evsahibemiz giorgia, eski ve yeniden mustakbel görümce, geconti'nin kızkardeşi. Ama evi bir adam gezdiriyor bana, önden yürüyüp anlata anlata odandan odaya geçen bu adam bir texpa t. oluyor bir karma e.
Evin her köşesine konulmuş televizyonlar dikkatimi çekiyor, her odada hatta 1 metre genişlikteki holün, salon girişi duvarında bile son derece pahalı, son teknoloji bir televizyon bulunuyor. O anda karma e. olan adam, yüzümdeki "bu ne şimdi?" anlamsızlığını görmüş olacak ki, " o yanlışlıkla oraya kondu" diyor, gülüveriyorum. Tam bunu konuşurken salona giriyoruz, bol, uzun koridorlu bir ev icin küçücük, kare bir salon. Adımı salona attığın anda önüne çıkan televizyon sehpası ve üzerine kondurulmuş çok eski bir televizyon, solunda küçük yuvarlak bir masa, tam karşında boydan boya bir pencere ve pencere önünde, bol yastıklı, yastıkların herbiri birinden farklı renkte ecru bir kanepe.
Televizyona takılıyor gözüm yeniden, gülüyorum. Herkesin kesin girdiği bu odada niye bu kadar eski var peki diye düşünürken, kendi gerçek hayattaki televizyonum ve o eski halini ne çok sevdiğimi hatırlayıp, buradaki ayrıca bir mobilya diyorum.
Salonda şimdi 4 kişiyiz: ben, geconti ve tanımadığım, görsem tanımayacağım iki adam. Ben ve adamlar masanın çevresindeyiz, ben masanın arkasındaki Mevlana ve semaya başlamak için onun önünde eğilmis semazenin kara kalem resmine bakiyorum, geconti ise çok sinirli, basbaya kavga ediyor adamlarla. Öyle bir an geliyor ki, dövecek adamları , üstlerine yürüyor, kükreyerek. Konu nedir hiç bilmiyorum ama birden adamların önüne atıyorum kendimi.
İkimiz kalıyoruz salonda, ben yerde oturuyorum, o başımda dikiliyor.Elimde biraz önceki Mevlana resmi, altında bir yazı dikkatimi çekiyor onu okumaya çalışırken, bu resmin o evde ne işi var diye düşünmekten de kendimi alamıyorum ve oracıkta uykuya dalıyorum.
Ne kadar olduğunu değil ama çok derin bir uykuya daldığımı anlıyorum, sessiz ve karanlık eve uyandığımda. Hemen beceriksiz hareketler ile yastıkları eski haline getirmeye çalışarak, ortalığı toparlamaya başlıyorum. Gerçek hayatta da bir türlü elimden gelmeyen bu yastık düzeltme meselesinde pek başarılı olamadan, ev sahiplerini aramaya başlıyorum. İçimde bir huzursuzluk, ayıp etmiş duygusu hakim. Sanki herkes gitmiş, tek başınaymışım gibi gezdiğim evin içinde, salonun solundaki kapalı kapıyı araladığımda giorgia'nın yüzü gözü kir içindeki minik kızını ( gerçekteki kızı değil, carolina bugün 4 yaşında) ve onun ayak ucunda yatan bakıcısını görüyorum.
Yanlarından geçip, uzun ince balkona çıkıyorum ve şehre bakıyorum; orası değil, burası değil, sanki tam dokuz sene önce bu tarihlerde gittiğim Bulgaristan'da ki, kalktığımdan beri adını bir türlü hatırlayamadığım o şehir..Gri, çirkin, toplu konutlar...Kıçım başım açık değil ama tam da yukardaki gibi devamlı ayıp ettim ve biran evvel evi terketme duygusu ile kendine gelmeye çalışarak şehre bir süre bakıyorum, tam içeri girecekken, bakıcı gürbüz çocuğu kucağıma bırakıveriyor, yapması gereken bir işi bahane ederek. Bir süre daha öylece kaldıktan sonra gitmem lazım diyorum.
Kadına çocuğu teslim ederken "geconti kaçta çıktı evden" diyorum, belli ki iştahını kabartan bu adamın bula bula bu cılız kızı bulmasını kaldıramayan bir ifade ile "saat 14.30'du, belke giorgia gelecek şimdi " diyor ama "yok bekleyemem ben " deyip çıkıveriyorum aslında kalmak istediğim halde.

Hoop hoppp bir havalanındayım, mahşer gibi kalabalık, daha çok zamanım olmasına rağmen pasaport kuyruğuna giriyorum, üzerimde bir km den beni farkettirecek yeşil moncler montum...Beklerken 3 kızkardeş kuzenleri gorüyorum, beni gördüklerini zannedip gülüyorum ama görmüyorlar. Yanlarına gidiyorum, üçü de birbirinden güzeller ama aralarında her daim kilo probleminden dolayı kendini kötü hisseden 3'lünün e. si acayip güzel görünüyor...

Veeee hooopp uyanıyorum.

7 yorum:

  1. Gündüz rüyaları bende de tuhaf bir his uyandırıyor ve senin bu riyan gibi hep karışık ve enteresan oluyor. Ben de bu gün öğlen seninki gibi ama anlatmayı bile beceremeyeceğim bir karmaşa (rüya diyemiyorum adına benmkinin)gördüm.

    YanıtlaSil
  2. Söylemeden edemeyeceğim, resimdeki kız da iyiymiş (en azından vücudu), rüya gibi denebilir :)
    Asıl ilginç olan bu rüyayı "yaşar gibi hatırlamak", bana da öyle oluyor kimi zaman.

    YanıtlaSil
  3. ben biraz garibim kızlar, rüyalara inanıyorum, onların öylesine bir görüntü olduğunu açikçası düşünmüyorum...
    gelecek ile ilgili mesaj veriyor demiyorum ama alt bilincteki noktalari su yuzune vurdugunu dusunuyorum...
    bu blog ile birlikte yazma rutinine kavustugumdan, ruyalari kagida dokebiliyor olma sansina da eristim..yazdikca da kolaylasiyor..hepinize tavsiye ederim..

    kiz animasyon sekerim :)

    YanıtlaSil
  4. hastasıyım senin şu rüyalarının:)

    önceden sipariş versek, ona uygun da görebilir misin acaba? kızılderililer falan olsun mesela:P

    YanıtlaSil
  5. hahahahaha yok siparis ile olmuyor ama kafayi birseye takarsam yatmadan once, gorme ihtimalim yuksek de niye kizilderililer yani :)))

    YanıtlaSil
  6. Bir kız arkadaşımdan duymuştum vakti zamanında "rüyamda kızılderililer kovaladı beni" diye:) Yaratıcı rüya alternatiflerini düşününce, o geldi aklıma;)

    Normal rüyalar gayet keyifli ve dinlendirici olur diye düşünüyorum. ama "altına z.çıttıracak" rüyalar söz konusu oldu mu, işin regi değişecektir. Hep güzel rüyalar gör sen..

    +Animasyon, çizgi vs, yahut değil... popo güzel.. onu bilir, onu söylerim.. uzun süre bakmak tehlikeli:P

    YanıtlaSil
  7. Benim ruyalar zaten yeterince fantastik, dahasi olmasin mumkunse okuzcumm :)

    buarada yerin adi aklima geldi, BURGAZ...Bulgaristan'in Karadeniz sahilinde bir sehir...3 gece 4 gun kaldigim sehirde, aksam yemekleri disinda ( yapacak hicccccc birsey olmadigindan ) pek disari cikmadigimdan sehir hakkinda bir fikrim yok aslinda ama gri ve toplu konutlar zihnimde en cok kalanlar olmus nedense...

    YanıtlaSil