24 Ekim 2009 Cumartesi

DUZCE - KESAN

Pasaport gitti, o zaman karış karış Anadolu...
Çarşamba-Perşembe üstüste Düzce ve Keşan seyahatleri yaptım bu hafta, çok da hoşuma gitti.
Ülke içinde gidilen yerler üç aşağı beş yukarı aynı olduğundan ve buralara da çok uzun yıllardır uçak ile ulaşabilme imkanından, senelerdir araba ile yolculuk yapmıyorum. 
Hal böyle olunca, gidip görmeyince, bir de üstüne hiç bitmeyen trafik kazalarını ve ölümleri okunca ardı ardına, benim Türkiye yolları ile ilgili kafamdaki fikir, 10-15 sene önceki otobüs ve araba seyahatlerimle sabit kalmış. 
Bozuk, dar yollar, üstüne üstüne gelen ve doğuştan katil otobüsler, yorgunluk...

Seneler, seneler sonra ilk defa bu yaz Bodrum'dan araba ile dönüşümde çok şaşırmış ve acayip mutlu olmuştum. Bodrum- İzmir arası, Simone de ben de  kendimizi Toscana'da seyahat ediyor gibi hissetmiştik ve bu bana müthiş bir keyif vermişti.
Bu hafta içerisinde de aynı şey oldu, yollar inanılmaz olmuş. Yollar güzelleşmiş, tesisler güzelleşmiş, yolculuklar güzelleşmiş.
Gittiğim her ülkede araba ile gezmeyi seven ben, bunu bilir bunu söylerim, yol medeniyettir. Yollar insanları, şehirleri, bambaşka dünyaları birleştirir. 
Birbirine yaklaşan insanlar, birbirlerinin dilinden daha kolay anlamaya başlar, kendi küçük dünyasının dışında yaşayanları tanır, kaynaşır, aklı başka türlü çalışmaya başlar. 
Özgürlük verir hem, istediğin zaman istediğin yere rahatça ulaşabileceğini bilme hissi özgürlük verir ve özgürlük iyidir...
Bilemiyorum ne kadar yapıldı bu yollar bu şekilde bu ülkede ama gidip göreceğim, merakımı gidereceğim.

Düzce ile Keşan'a gelince...Birbirinden farkı iki küçük kasaba..Biri dağlık/ormanlık/engebeli, diğeri dümdüz ama ikisi de yeşil. Yeşillerinin tonu farklı ama sonuçta yeşil. Her ikisinde de inanılmaz yemekler ve her ikisinde de inanılmaz kadın tiplemeleri.
Şaşırtıcı şekilde her ikisinde de kadınlar daha güçlüymüş gibi bir izlenim var; yürüyüşlerinden, bakışlarından, sigara içme şekillerinden bu kadınlarda " vurdumu oturturum " kıvamında bir delikanlılık görüyorsun.Bu bizim gibi büyük şehir, kariyer de yaparım çocuk da, hatta gerekirse çocuğu da yapmam ama dünyayı ben yönetirim kadınlarında bile olmayan bir güç gösterisi gibi adeta, şaşırtıcı..

Uyku düzenim gibi yemek yemem de değişiyor İstanbul dışında, inanılmaz çok yedim bu iki gün. O kadar lezzetliydi ki herşey, sadece acıkınca yiyen beni bile aldı götürdü benden ve hatta ilk defa olarak bir yerden eve yiyecek birşey getirdim. Muhteşem lezzetli köftelerden yemek için durduğumuz Tekirdağ'da, Ali Baba Köftecisinin turşuları, annemin elinden çıkmış gibiydi, dayanamadım ve aldım...

Bu arada, pasaportun yenisi çıktı, şimdi vizelere tamamlanıyor, yakında yine düşerim yollara, seyahat etmek güzel hem de çok güzel.....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder