4 Ekim 2009 Pazar

SALVATORINA " küçük kurtarıcı "

Fon müzikleri ile İstiklal Cad, Tanrı'nın en güzel evlerinden St.Antuan kilisesi,Andreas Stailer'in parmaklarından Bach, they always will be friends rey & i.k.d ve bitmiş bir cumartesi ...


Enerjisi düşük bir akşam ; fazla kendinden bahsetmemek ve karşıdakinin anlattıklarını dinleyerek geçirmek.Hep aynı konular anlatılsa da, söylenilmesi gerekenler çok defalar söylenilmiş olsa da,bir türlü çözüme ulaşılmamış olma durumu karşısında sadece dinlemek ve onun içini dökmesine izin vermek. Ama içten içe bunun bile bir ilerleme olduğunu kabul etmek. Ve karşındakinin takındığın posizyonun farkında olduğunu ve  taktir ettiğini anlamak,huzur duymak.


Enerjisi düşük bir gün bugün ; sebebi ise tam belli değil. Bir gece önceki d.p.s olabilir, öğlen ki tatsız hastahane haber olabilir yada i.k.d yi beklerken balkonda gördüğüm cipcip olabilir.


Evet cipcip i gördüm bugün...Arkadaşları vardı. Dışardaki taxide ona doğru bakan benden habersiz, evin içinde her zamanki ağırlığında hareket ediyor, girip çıkıyordu.
Bu cipcip de bir garip meseledir...
Kısacık bir ömrü olmuş bir adamın, böylesine iz bırakması gariptir.
Kurtarılmak gibi bir isteği veya derdi olmayan bir adamın, ısrarcı kurtarıcısı olma rolünü almak gibi birşey var sanki altında.
Şu andakinden çok daha iyisini hakettiğini farkettirme çabası..
Üstelik karşılığında ne beklediğini bilmemek.
O yumuşacık ve iyi adamın kendi değerinin farkına varması ve bir hayalet peşinde kendini ziyan etmesini engelemek dışında, bir karşılık beklentisi de yok aslında, 


St.Antuan,Isa ikonları, Bach ; sessiz, sakin, bir türlü seni içine çekemeyen bir konser.Birşeyler eksik,ruh eksik, volume eksik....
Halbuki dışarda, Istiklal Caddesinde hiçbir eksik yok,aksine fazlalıklar var.
Çok çok çok fazla insan var. Karınca sürüsü gibi devamlı, aşağı yukarı hareket eden bir sürü insan.
Lise yıllarımdan beri, İstiklal'in sevmediğim hali.
Ama bu sevilmeyen halde bile seni mutlu edecek rastlantılar olur bazen.O binlerce yabancı yüzün arasından,bir tanıdık sima, bir Salvatorina fırlar.

Hiç ama hiç değişmeyen, ben hiç ölmeyeceğim diyen, fil gibi hafızası ile 20 sene sonra bile sana adın ve soyadınla hitap eden Salvatorina.
Şimdide ki tek fark, sana karşı tatlı, yumuşak ve sevgi dolu olması.Sanki en eski arkadaşınmış gibi içten davranması...Hep sevgiyle hatırlanan o yılların, neden öyle hatırlandığını gösteren bir işaret O.
"Ben sonsuza kadar yaşacağım " diyor.
"Ben de sonsuza yaşamak istiyorum" ve " bulduysan sihrini ver " diyorum..Gülüyor ve "buldum" diyor.
Hayatının 40 yılını bu topraklarda, kocaman şehrin tam göbeğinde ama küçüçük bir dünya içerisinde geçiren, kendini Türk çocuklarına adayan, başka diyarlarda ikinci bir hayatım olmasını sağlayan " dili " bana öğreten ve sonsuza dek yaşamak isteyen bu kadına Tanrıdan uzun uzun ve güzel bir hayat diliyorum.


Cipcip üzerinde ki kurtarıcı misyonu konuşmalarının arkasından, rahibe olduğunda kendisine Salvatorina yani " küçük kurtarıcı " adını seçen bu sert görünümlü tatlı kadın ile karşılaşmamı ise çok manidar buluyorum....


Sonsuza kadar yaşamak isteyen " Küçük Kurtarıcı " ve onun belki de " Kurtarıcı " olma hayali peşinde koşan, eski öğrencisi BEN... 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder