17 Kasım 2009 Salı

Sifaci


Fantastik ve spirutel bir ruya daha...Bu beyin bunlari nerden cikariyor hicbir fikrim yok ama kendime profesyonel bir ruya tabircisi bulma zamani geldi galiba :)

Yine daha once hic bulunmadigim bir yerde, bir masa basindayim...6-7 kisiyiz, ahsap uzun bir masa, cumartesi cilgin kivircik saclari ve heyecanli tavirlari ile birseyler anlatiyor, birden sag bilegime bakiyorum ve yildiz dovmemin silindigini yerine karma karisik bir yazi belirdigini farkediyorum; yildizi ariyorum, yaziyi okuyamiyorum...Karsimda duran yabanci bir kizi ikna etmeye calisiyorum, ogretiyi anlatiyorum, ne kadar kotu olurlarsa olsunlar kotu dusunmemeli, onlar icin dua etmeli derken bana oyle kotu bir olay anlatiyor ki birden panige kapiliyorum; 14.000 kisilik bir sehirde boylesine bir olay yasaniyorsa 17 milyonluk sehrimde neler oluyordur diye dusunuyorum ve birden gozumu geri planda duran, sessiz adama dikiyorum. Normal goruntulu, gencten biri, uzerinde sabbia rengi gabardin duz bir pantalon ve altindan gomleginin yakalari cikmis duz bir kazak var, bu bir sifaci diyorlar, sifa dagitiyor..Konusmuyor benim ile ben de onunla konusmaya calismiyorum.

Hop hoop Amsterdamdayiz ve  uga'nin evinde kaliyoruz, birkac merdivenle inilen kapiya geldigimde d.gigante ve yasli gay arkadaslari kafayi iyice bulmus halde ortaliktalar, kaslarimi catarak ve onlarla konusmadan iceri girip yukari cikiyorum, ikolu kizlari buluyorum, u seklinde yesilimsi kadife koltuk uzerinde havaya girmis takiliyorlar, canim birseyler icmek istiyor s.n.m ben sigaradan iciyorum diyor, ondan bir tane alip sinirli sinirli odayi terkediyorum.

hop hoop yuksek bir binanin yanindan gecerken kucuk yavru bir kopek bacagima sariliyor, oyun oynuyor, egilip sevmeye basladigimda sagimda duran demir kapinin parmaklari arasindan, masa basinda birseyler yazan gecontiyi goruyorum, kalkiyor yanima geliyor, kopek oynamak istiyor diyorum ve birakip ikisine de biraz mahcup iki kapi sonraki kucuk odama giriyorum. Kapi iki parcali, ust tarafi acilan turden, birden kapinin dibinde buluyorum kendimi, distan biri egilerek omuzlarimdan tutuyor, korkuyorum, hemen sonra onun oldugu farkedip bu sefer bacaklarina sariliyorum, yalvariyorum sanki...

Hoop hopp bu sefer cok yuksek bir binanin tepesinden asagiya bakiyorum ki ben yuksekten korkarim, bakamam ama hic kormuyorum. Yine onu goruyorum, yine ayni masanin basinda, masa lambasi altinda birseyler yaziyor, roman gibi birsey, ona bakiyorum, kafayi yukari kaldirip bana bakiyor, dikiyorum gozumu once ama sonra caktirmadan bakmaya basliyorum.

Hopp hopp d.p.s yerde yatiyor, artik yuzu gozu iyice sismis, sanki hamileliginin son evreleri, o kadar cok kizdiriyor ki beni canini yakmak istiyorum ve avazim ciktigi kadar, hickira hickira aglayarak "hayatinin en buyuk hayalini gerceklestiriyorsun, artik beni ozgur birak, rahat ver bana" diye bagiriyorum ve dehset icinde uyaniyorum...

sifaci cok acayipti, sessizliginin altinda inanilmaz bir guc sakliydi. Gozleri ile konusan, cekinmeni, saygi duymani saglayan tiplerden. Normal goruntusune ragmen, bu dunyaya ait degilmis, baska bir diyardan gelmis gibiydi.
Diyorum ya d.p.s bir doguracak ben dokuz, her onu gordugum ruya sonunda deniz ile ilgili bir gelisme oluyor, sabah ruyadan uzaklasmaya calistigim bir anda arayip adini hic aklimda tutamadigim o down sendromu testlerin 3.cusunu yaptirip yaptirmamak uzere fikrimi sordu, cevap veremedim, boyle bir sorunun cevabini veremezsin ki zaten; her ne kadar yaptirma bence, gerek yok diye gecse de icimden "ben boyle bir konuda fikir yurutemem" dedim. Ama icim rahat, bence gerek yok bence bebek gayet saglikli...

ps: yukarida ki Nicola Tesla, konu ile alakasi yok ama ruyamdaki sifaciya benziyor, elindeki isik toplari ise konuya cok uygun....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder